Kırmızı topuklu Keriman'ın Matematik dersi

Ortaokulun galiba ilk senesi filandı. Yerin altında kalan ve camları sadece yarım açılan bir sınıfta, kışın ortasında işlemeye gayret ettiğimiz bir süreçti.

Sevgi ise babannemin direk kardeşi mi yoksa kardeşinin kızı mı; öyle birisi. Sevgi'lere dair hatırladığım Çiğdem Mahallesi'ndeki elit ve lüks evlerine Güvenpark'tan binilen belediye otobüsü ile anca gidilebildiği, bir çanta dolusu oyuncak arabalarının, otobüslerinin ve kamyonlarının olmasıydı. Onlara her gittiğimizde boylu boyunca yere yatıp bütün arabaları etrafıma dizmeyi severdim.
 

Gerçi şimdi bile yere yatıp bütün gün oyuncak arabalarla oynayabilirim.

 

Gel zaman git zaman Sevgi'nin beyninde ur çıkıp konuşma, tanıma ve diğer iletişim becerileri ile hareket kabiliyetini kaybedince Hacettepe Hastanesi'nin birbirinden karışık ve her birisi benzer yerlere çıkan koridorlarına terk edildi ve orada öldü. Matematik sınavına girecektim ve cenazesine katılmak üzere annemler beni alacaktı.

Öldüğü gün sıradan bir hafta içi günüydü ve tesadüfen matematik yazılısına girmem gerekiyordu. Fakat benden sıklıkla beklenebileceği üzere dersime yine çalışmamış, birinci dereceden bilmem kaç bilinmeyenli denklemleri hala çözemiyordum. Bir çözüm gerekiyordu bu sınavdan kurtulmak için.

Halen çözüm arayışındayken Matematikçi Keriman kocaman gözlerinin üstüne taktığı devasa boyutlu kalın jel çerçeveli gözlüğü, ortadan ikiye ayırdığı ve tımar etmediğinde daha güzel olduğunu sandığı yağlı ve siyah saçları, koyu yeşil etek-ceket takımı, pintilikten yenilemediği kahverengi çantası ve ayağındaki kırmızı ve komik topuklu ayakkabıları ile içeri girdi.

Herkes pür-dikkat sınava odaklanmışken kırmızı topuklu Keriman sınav yapacağını unutmuştu ve ders işlemeye niyetliydi. Tanrım.

Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Sevinçtendi gibi geliyor sonradan ama defterime kapaklanıp sarsıla sarsıla ağlamama engel olamadı hiçbir şey. Keriman o komik ayakkabılarının topukları mozaik zeminde takır takır sesler çıkardığı halde yanıma geldi ve ne olduğunu sordu. Yalnız beni kimse susturamıyordu. İki gözüm iki çeşme ağlıyordum, yetmiyordu ellerimi kollarımı sıraya vurup histerik tepkiler veriyordum. Kısacası susturulamıyordum. Tuvalete koşan kızların taşıdığı litrelerce su fütursuzca dökülüp elim-yüzüm mü yıkanmadı, kolonyalarla bileklerim mi ovulmadı, kış günü camlar pencereler mi açılmadı hava alayım diye. Gören anam-babam bişeyim öldü sanabilirdi. Sonunda Sevgi'nin ölümünden filan bahsettim ve dersten çıktım, annemleri bekledim. Annem elimi yüzümü şiş beni de ağlamış bulunca panikledi önce, sonra sebebini sordu.

Bense galiba o arabalarla bir kez daha oynayamayacağıma üzülüyordum.

Yorum Gönder

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes