Şenay'lardan neden kaçarcasına uzaklaştık?


Annemin dayıları ile çoğunluıkla sıkı fıkı olmadık. Ara sıra, yaz tatillerinde filan Ankara'ya geldiklerinde annanemde kalırlar ve ben de bazı zamanlarda onlara gidip olmayan dostluk kavramımızın içini doldurmaya çalışırdım. Bebeler hiç Ankara'da tatil mi yapılırmış? diye sormazlar mıydı acaba kendilerine?

Böyle geliş gidişlerin birisinde, annemler ve Şenaylar, kendi aralarında yaz tatilinde uğranacak yerler listelerine Şenayların Karşıyaka'daki evlerini de eklemişlerdi. O zaman için son derece lüks sayılan çok katlı konutların içinde asansör dahi vardı ve başta babam olmak üzere benim öyle bir fare kapanında bir kaç gün için bile olsa nasıl yaşadığımı bu yazıyı yazarken etraflıca sorgulama ihtiyacı hissettim (neyse ki Sopranos izleyip zihinsel mastürbasyon yapacağım, yoksa düşün düşün bitmez.)

Aynı tatilde, üşenmeden Karşıyaka'dan arabalara atlayarak büyük ihtimalle Çeşme'ye yada daha başka bir yere daha gitmiş bile olabiliriz, fakat aklımda kalan yegane şey, denizin son derece iğrenç yosunlarla kaplı olduğu ve o yosunların simidimle yüzerken dahi vücudumun çeşitli yerlerine değdiğiydi. Bir de Şenay'ın kardeşi mi ne, onlargil vardı yanımızda. Kemeraltına giderken, Karşıyaka vapurunda ve tabii ki denizde. Kocası iyi bir parçaydı aslında, bir ara fotoğraflara baksam iyi olur. Ha bir de unutmadan; sahilde annemin dayısı ve köylü karısı Şenay'ın yan yana; dayının üzerinde yalnızca beyaz bir kilot ve ayın on dördü gibi çıkan pembe penisinin tüm detayları olduğu halde, çekilmiş enteresan fotoğraflarıydı. Kırsalda aşk böyle birşeydi demekki. Doğal ve yapmacıksız.

O kısa ve iğrenç tatilde ilk kez midye dolma yemiştim, annemin dayısının çocuklarıyla oyuncaklarımızı bile değiş tokuş etmiştik; nasıl bir samimiyet emsali gösterdilerse artık. Ben sanki o arabayı çalmışım gibi valizin içindeki bir kıyafetin arasına saklamıştım; sonra tabii bulamadım bir daha onu. Annem beni hırsızlık eğilimi var diye yargılamıştır bence bir süre. Benim oyuncak arabam da o iki piçte (akrabaların hakkında böyle konuşma rezil şey) kaldı neticede. Ay sinir oldum bak şimdi.

Neyse, bir kaç gün sonra güneş odanın içini daha yeni yeni aydınlatırken (ay galiba bize doğuya bakan odayı vermişler) annemin beni çekiştirmesiyle uyandım. Gidiyorduk, halbuki ben daha İzmir'e yeni alışmaya başlamıştım. İzmir'e ve Şenay'lara yerleştiğimizi falan mı sanıyordum acaba? Sonra Şenay ve kocasının uyuduğu odanın kapısını aralayarak 'Şenaay,' diye fısıldadı annem, 'biz gidiyoz'. Duruma esrarengiz bir sebep katan durum yaşanıyordu Şenay'ın yatak odasının girişinde; veletleriyle bile vedalaşmamıştım. Halbuki çok da umrumdaydı sağır dümbelekler.

Not: sağır dümbelekler diye ötekileştirip hor görüyorum ama onlarda tıpkı Deli Eminanım Teyze'nin iki hayırlı evladı gibi evlenip çoluk çocuğa bile karıştırlar.

Şenay daha ne olduğunu anlamadan biz çoktan yola koyulduk. Pamukkale'de, kırmızı saten görünümlü slip mayomla popomu travertene sürttüğümde ayıldım.

Bu arada, olayın gerekçesini bugün değerlendirdiğimde, sanırım 'ay kalın, bir kaç gün daha oturalım, ay Ankara'ya gidip ne yapacaksınız?' gibi sudan ve misafire gösterilen yapmacık tavırlar olabilir. Yada annemle babam bir şeye gıcık kapmışlardır muhakkak; tatilleri burnumuzdan getirmekte üstlerine yok da.

1 yorum :

  1. Bacım sana bir MİM yolladım da içeriği mail atmam lazım mail adresin nedir (sanki çok gizli bişeymiş gibi bir de yazmaması blogun sağına soluna)

    YanıtlaSil

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes