Ilıktan serine dönen bir İzmir öğleden sonrasının altın rengi parlayan güneşinin altında, Kemeraltı civarında bir falcıdaydım. Damakta hazin bir haz bırakan limonlu bir lokumun yanında şekersiz bir Türk kahvesi içmiştim. Aklımın bir yanı da acaba hangi hamama gitsemdeydi. Aynı falcıya daha önce de gitmiştim, içinde 6 minare olan ve deniz kıyısında olan bir şehirde yaşayacaksın diyen de oydu. Keşke süresini de sormayı akıl etseymişim.
O da beni tanıdı.Daha önce gelip gelmediğimi sordu. Geldim dedim. Çıktı mı söylediklerim dedi, evet dedim. Tek farkla, İstanbul sandım, Mersin oldu dedim. Gülüştük.
Asıl bu sefer geliş sebebim farklı dedim kadına. İçinde 6 minare ve deniz olan şehirde birine kapıldım, ama o, önce benimle birlikte kapılır gibi oldu, sonra dalgaların tersine yüzmeye başladı dedim. Evet, bir yanıt arıyordum. Birlikte yemek yaparken omzumu öpen, belime dolanan, sabahları birlikte uyandığım, hatta Akdeniz'e bakan balkonunda öpüşerek güneşin batışını ve doğuşunu izlediğim adama dair bir yanıt arıyordum. Anlayacağınız yine ruhen parçalı bulutlu ve aynı zamanda üzerine biraz tuz dökülmüş limon gibi tatlı-ekşi bir haldeydim.
Soruma yanıtımı da sanırım buldum.
Gözlerine büyülü bir buhran yerleştirerek belki de duymak istediğim ve aslında duymam gereken şeyleri söyledi bana fincana ve çektiğim bir kaç tarot kartına bakarak.
Onda da aşk görüyorum, o da sevmiş ama onun yüreği kalabalık. Bir an için seninle bir gelecek hayal etmiş ama sonra vazgeçmiş. Seninle yapamayacağını anlamış. Ama seni yeniden arayacak, o zaman sen de ruhunu onar ve yol ver dedi.
Orda dur bakalım hanım diyecektim içimdeki Kraliçe Elizabeth IV'ü çıkararak. Beni aramaz o artık dedim. Bu ihtimalin yüzde kaç doğru olduğunu ikimiz de bilmiyorduk.
Teyit ettiriyormuş gibi olmasın ama, Mersin'deki falcım da, şehirden ayrılmadan önceki son gecedeki ziyaretimde aynı şeyleri söylemişti. Yanıtını bulamadığım sorulara dair artık farklı avuntular bulmam aslında yalnız başıma, sadece benim yaptığım bir şey değil. Hepimiz cevaplarını bilemediğimiz sorulara dair yanıtlar arıyoruz ve bazen bulup çoğunlukla da bulamıyoruz. Başından iyi-kötü bir sürü şey geçen, güzel-çirkin bir sürü farklı detayı bir kaç insanla birlikte yaşayan sıradan bir adam olarak aslında kendime bazı sorular sormam gerekiyor neden'le, nasıl'la, kim'inle, ne zaman gibi merak uyandıran cümlelerle...
Belki 2017'de yaparım bunu, söz vermiş gibi olmayayım ama.
0 Yorumlar