Her şey çok güzel olabilir, boka da batabilir. Köprüden önceki son çıkıştan giden otobüs kalkmak üzere

Profesyonel bir mağdure olduğunun ve hayatın pek çok kez, yalnızca sana acımasız davrandığını anladığımı, acının acım olduğunu bildiğimi ve bununla ilgili hayata karşı en az senin kadar çok yakarıp bunu bildiğim, anladığım yada anlamak üzere en az bir kez çaba sarf ettiğim herhangi bir dilde yada ülkenin herhangi bir şehrinin herhangi ücra bir hamam kurnasında çığlık çığlığa haykırdığımı bilmeni istiyorum. Burada olanca samimiyetsizliğimle kocaman güneş gözlüklerimi Jenifer Anniston stili kesimi saçlarımın arasından çıkararak döktüğüm sahte göz yaşlarını görmeni ve en az senin kadar dram dolu dakikalar yaşadığımı görmeni sağlamak için elimden geleni yapmak isterdim. Fakat konumuz bu sefer gerçekten farklı.

Hadi az bir şey seni anlıyormuş gibi de yapayım - yok öyle bir şey de, yada bir noktada ortak olalım biraz zaten seninle anca acıda ortaklaşırım ben, bunun ötesinde hiçbir şey için hemen hemen hiç yol yok. Bilmen gereken şey şu ki, yalnızca sen bir kez daha - burada bir damla göz yaşımı işaret parmağımın tersiyle siliyorum, yıkılmış, kırılmış, yıpranmış, hırpalanmış hırçınca örselenmiş ve yalnız bırakılmış hissetmiyorsun, merak etme.

Her şey tıpkı bara çıktığın bir akşam gibi tek bir gecede, henüz üç harfli marketlerin birinden aceleyle alınmış ikinci kalite sıradan bir prezervatifi henüz takamadan patlayan küçük ve iri bir penisin sevimliliğinde veya senin için akıl almaz derecede sıradan ve sıkıcı hale gelmiş bir eylemin ardından bir kaç saat içinde ortadan kaybolmak kadar kolayca değişsin istiyorsun, biliyorum. Hayat dediğin; nereden nereye. Ben de öyle isterdim, hâla da istiyorum gerçi. Mesela aşık olduğum bir çift Santoni’nin elime kredi kartımdan parasının cart diye tek seferde çekildiği kadar hızlı ulaşmasını, yada panaromik bir İzmir manzarasına eşlik eden kocaman bir masanın ardında yeni başlamış bir stajyeri Miranda Priestly gibi havalı bir şekilde azarlamayı ve gidip sorularınla başkasının canını sık demeyi yada bir bok olmayacağı dünden belli çakma bir creative’e  çabucak çıkacağı yolu göstermeyi. Ama bazı değişim ve dönüşümler için diğer isteklerimizden daha fazla emek, göz yaşı, kas gücü ve … her ne kadar pek çoğunuzda olmadığına, kızıl bordo renkli bir çift TLB Malorca Arista 207 üzerine iddiaye girebileceğim beyin gücü gerekiyor.

Tamam, şimdi masalarımızın üzerindeki papatya ekstratlı yeşil çaylarımızdan büyük bir yudum alarak bu hakaret komedisine biraz ara vermenin zamanı. Canım zaten ben sizi kendim gibi bildiğim için böylesine yerin dibine sokup çıkarıyorum filan.

Bugünümüze ve yakın geleceğimize dair pek de şaşırtmayacak tahminlerde bulunmamız gerekirse eğer, açıkça ifade edeyim, herşey çok güzel de olabilir, her şey boka da batabilir. Bu bir ucu, henüz kurumuş ishalli bir parça boka batmış değneğin ucunu kendinden uzak tutmak için bu kez yalnızca iş sana düşmüyor lubunya. Üzerine düşeni yakın ve uzak geleceğini yeniden şekillendirmek için zaten yaparsın diye düşünüyorum eğer değişik bir şeylerin fetiş derecesinde tutkunu değilsen orası ayrı da; şu olur olmadık yerlerde çektiğin abuk subuk bulge fotoğraflarını inanılmaz bir arsızlıkla aç aslanların önüne çiğ bir et parçasını atar gibi attığın, bilgi paylaşımı adı altında çevirdiğin akıl almaz leşlikte gıybetleri sürdürdüğün o günah dolu gruplarda ikna etmen gerektiğini düşündüğün arkadaşların varsa bence şimdi tam sırası.

Kendinizi bu gürûhun içinde nereye koyduğunuz konusunda herhangi bir fikrim yok, bu aynı zamanda artık bu yaşamımda en az merak ettiğim şeylerin başında bile geliyor olabilir fakat, güncel olana verdiğiniz desteği sürdürdüğünüz taktirde, yarın harika bir gün olmayacak.

Olay, kafana Anafartalar Caddesi’nin üst taraflarındaki küçük bir dükkandan aldığın ve alel acele kafana at yarrağına kelebek misali öylesine takıştırıp TikTok’un karşısına geçmek ve gayım, twink’im ve ***’liyim, ne yapabilirsin ki demekten çok daha büyük, öncelikli olarak bunu anlaman gerekiyor. Teknik olarak ben seninle anca makrome örer ve hayatımıza giren erkekleri bize ettiklerini hallaç pamuğu gibi atar tutar lanetlerim de, önemli olan nasıl olup da kendini içine konumlandırmayı başardığını anlamadığım grubun sana ne yapacağı aslında bacım. Bu böyle devam ederse, ömrünün geri kalanında sen daha anlayışlı insanlar arasında ve onlara daha sevimli gelerek yaşamayı sürdürmeyeceksin. Aksine, göreceli olarak kendilerinden daha zayıf, naif, kırılgan ve hassas gördükleri kim varsa öncelikli olarak onları yakıp yıkıp bertaraf edecekler. Şimdi senden almak istedikerini aldıkları an yeniden öteki olacaksın, öteleneceksin, beriki olarak eğitimsizliğe, işsizliğe, parasızlığa ve en nihayatınde de karanlık bir geleceğe mahkum bırakılacaksın.

Sakso kaç para oldu bilmiyorum ama, bir gecede 20 kişiye sakso çekerek yaşamaya kaç sene daha devam edebilirsin sence? Hiç güzel ve sana değer katan bir işin hayalini kurmuyor musun? Kaliteli insanların şehrin tadını çıkarma fikri hiç mi iyi gelmiyor sana?

Burada sakalını sıvazlayıp bitmek bilmeyen bilgelik hazinesinden yakası bağrı açılmadık bir kaç kelimelik aforizma sıçmaya hazırlanan Albus Dumbledore gibi düşünün beni, değerinizi bilmeyecekler. Her birinizden istisnasız şekilde bir sürü olmakla birlikte, ne kadar iyi bir insan olduğunuzun, neleri başardığınızın, neleri başarma potansiyelinizi olduğunun, elinize fırsat geçse kim bilir nerede nasıl da güzel işler yapacağınız umurlarında olmayacak. Sadece kendi cinsinizden birisini sevdiniz yada yatağınıza kendi cinsinizden birisini aldınız diye sizin için gelecekler. Ama bugün ama yarın, bu mutlaka olacak. Aktif ama gay değilliğiniz bile sizi kurtaramayacak.

Geleceğini kurtarmak zorundasın lubunya. Bunu da karşısında günden güne eriyip bittiğin bilgisayar oyunlarının karşısından kalkıp, gecenin abuk subuk saatlerine kadar altıncı kalite barlarda boynuna geçirdiğin tuhaf aksesuarlarla kendinden geçerecesine dans etmeyi bırakıp kendin için bir şeyler yapmaya karar vererek başarabilirsin. Umutsuzlukla, kırgınlıkla, (bu sefer ne yazık ki ben de sana hak veriyorum) haksızlıkla ve bu sefer de olmayacaklarla başa çıkmaya çalıştığını ve bunu bir kaçış yolu olarak gördüğünü de biliyorum. Konunu odağındaki subje TE yada KK değil, yalnızca kendin için oyunu ver, geleceğin için. Geleceğin tehlike altında.

Umutsuzluğun dağılabilir, kırgınlıkların tamir edilebilir, haksızlıkların giderilir ve belki bu sefer olur. Gidip oyunu ver ve sabaha karşı güneş doğarken Hogwarts’ın önünde havaya savrulup oraya buraya dağılan Voldemort parçaları gibi buna bir son ver, köprüden önceki son çıkıştan kaçacak olan bir otobüsteki yerini al ve doğru olanı yap. Sonra neler yapabiliyoruz, geleceğimizi nasıl inşa edeceğiz, ona bakacağız ve ertesi gün doğan güneş hepimizi onarmaya başlayacak.


Yorum Gönder

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes