Haksızlık ettiğim insanlar oldu, olmadı değil. Ne kadar çabalasam da bir türlü anlamayı başaramadığım, inadına savunsam da bir "birey" olarak göremediğim, kendi doğrularıyla ve yanlışlarıyla yaşayıp giden ve yollarını kendilerinin bulması gerektiğini hep gözden kaçırdığım... Zaten ben bile doğrularıma yanlışlarımla kararlarımı ben veririm diye halisünatif çığlıklar atmıyor muydum? E işte adamlar da zaten bunu yapıyorlar? Neyin alınganlığı bu?
Burada bir pişmanlıktan, kırgınlıktan yada aa bak o bana geri döndü kibrinden bahsetmiyorum. Yalnızca benim hayatımda da çok özel olabilecekken bizzat ittiğim ve tahammül sınırlarımı esnetemediğim için kırdığım insanlar oldu ve bu, malesef hayatımın göreceli olarak bu tarihe daha yakın evresinde oldu. Belki de salamadım, belki de yine ucu bana dokunur diye korktum hayatta kalmak için çabalamalarının. Hani şu dümen suyunda, öndeki teknenin dalgalarıyla batanlar olur ya, ben de yine dibi boylarım diye mi korktum nedir?
Genel anlamda isteyerek kırdığım insan pek yoktur, burayı istemeden kırdığım diye kendimi mutlu ve tatmin eden bir şekilde şenlendirmek de istemiyorum ama gerçekten, özrümü kabul etmesini istediğim insanlar var... Bu onları yeniden ve bıraktığım yerden yeniden hayatıma almak yada almamakla ilgili bir histeri değil. Şu günden sonra yaşadığım günlerin sayısı yaşayacağımdan daha fazla gibi geliyor, sadece yüzleşiyorum kendimle ve yeniden aynı hataları yapmamak üzerine çalışıyorum.
0 Yorumlar