GayVixen'ciğimin bahsettiği kalıpların içine girmeye çalışıyordu. Tabii ben o zaman daha saf, herşeyin ve herkesin hayatı benim gibi algıladığını düşünürken o benim geçtiğim yolları çoktan geçmiş ve hayatın tekmesini defalarca yemişti.
Hangisinde olduğunu bilmiyorum ama yazılarımın birisinde her eşcinsel erkeğin son derece iyi paralar kazanmasının, iyi bir işinin olmasının ve yaşadığı hayatın hep üst taraflarda bir yerlerde olmasının gerekli olmadığını savunduğumu anlatmıştım. Kafama takılanlar şu konuların çevresinde dönüp duruyor.
- Beyefendi en basitinden sık sık uçağa binip bir yerlere uçmayı kendi kalıpları dışına taşmak, bir sosyal statü belirtisi olarak kabul etmekteydi.
- Havuzlarda bol bol fotoğraf çektirip her bir açıyı farklı web sitelerine yükleyerek aklınca farklı mekanlarda bulunduğunu gözlerimizin önüne sermekteydi.
- Koton, Sarar gibi mağazalardan takım elbise almayı bir sosyal statü belirtisi olarak görmekteydi (Gayr-i ihtiyarı ne alakası var dediğimde arkasını dönüp yatmıştı. Ne bileyim ben egosunun zarlarının o kadar ince olduğunu?). Bende bu materyalist duyguları yaşatmayı severim ama kör-gözüme-gözüme moduna sokmadım hiç. Garip gelmişti bana.
- Pasif olmak onun için bir gurur meselesiydi. Onunla birlikte olan herkes pasif olmalıydı (E üzerine çıkıp içine girmek istediğimde çıkardığı derin inilti bastırılmış bir beklentinin sonucu mu oluşuvermişti? // Sonradan öğrendim. Azılı P'miş:) Duşa girdiğimizde direk ağzıma alabilirim demesinden anlamalıydım :))))).
- Neredeyse iki haftada bir Mersin'e gelir giderdi; çünkü Mersin'de babasının bir çok evi vardı ve kiralarini toplamaya gelirdi.
- ... ... gibi gibi.
Kremkaramel'in Vixen'in yazısına yaptığı çok güzel bir yorum okudum.
...bilmek, yüzüne vurmaktan çok daha güzel bir intikam...Evet, bilmek bazı şeylerden daha iyi. Karşında inatla iddia edilen şeyin aslında öyle olmadığını bilmek beni en az kumaş pantolonumun içine giydiğim stringimin popomun arasındaki ipinin dokunuşları kadar keyiflendirir ama gözümün içine baka baka yalan söyleyen o insanı da gözümden o kadar hızlı şekilde düşürür; ki düşürdü.
Vixen'in yazısını linkiyle birlikte buraya taşımak istedim (ay bişey der mi ki?).
Tüm normal gayler nereye gitti? Egolarıyla sorunu olmayan falan? Biraz yakışıklılara ya da lower class olmayan birine ulaşmak neden bu kadar zor? Neden Avrupa'da gay olan yakışıklılarla yatmak bu kadar kolayken Türkiye'deki gay yakışıklılar neden kafadan sakat? Neden bişeyleri etiketleyip sonra da o şeylerden nefret etmeye bu kadar meraklılar? İkiye ayrılıyor gibiler ulaşmak istemeyeceğiniz en alttakiler ve ulaşılması imkansız en üsttekiler. Arası yok gibi. Bilmiyorum yurtdışında da öyle çok mutlu değildim ama ciddi ciddi geri dönmeyi düşünüyorum en azından gaylerin daha kaprissiz ve 'sen'cil olduğu eski ülkeme.Ben buna patlak balon sendromu diyorum.
http://gayvixen.blogspot.com/2010/01/neden-turk-gayler-garip.html
Çünkü zaman zaman bu ulaşılmaz kişilerinde ulaşamadıkları erkekler oldu. Bu erkeklerde şu anda ulaşamadığını düşündüğün erkeklere öyle ızdıraplar çektirdiler ki onlarda hayatlarının devamını kendilerine örnek aldıkları erkekler gibi geçirmeye karar verdiler. Bu başlı başına kendi sorunları değil, örnek aldıklarının payı da çok büyük.
Kişisel tecrübelerimden yola çıkarak söylüyorum bunu, onları ulaşılmaz yapan yine biz "diğerleri", yani sevmeye, sevilmeye veya en basitinden arkadaş olmayı isteyenleriz. Onların ego balonlarını şişirmelerinde bizlerin katkıları da çok büyük. Onları tanıdıktan sonra "sen şöylesin, böylesin" diyerek kendilerinden daha fazla uzaklaşmalarını sağlıyoruz ve sonuçta aslında patlak olan egolarına bir havada biz basmış oluyoruz.
Velhasıl kelam, gerek bunlar, gerekse başka karaktersizlikleri, sonradan öğrendiğim ve bilgilerim ile açılmış olan banka hesapları ile çıkartılmış kredi kartları ve bana takmış olduğu yaklaşık 150 TL'lik borçla birlikte Antep'in yolunu tuttuğunda kendi kendine bir biseksüel ile son kez birlikte olma sözü vermeye cesaret edemedim.
0 Yorumlar