Dün akşam aklınıza gelebilecek her yerde ağladım. İş yerimde masamın üzerinde, yolda-otobüse giderken, otobüs giderken, Kızılay'da, Ali ile Diyojen'de birşeyler içerken...
Bazılarını Ali bile gördü, çoğunu ise ben dahi fark etmedim. Gözlerimden yuvarlanıverdi yaşlar birer birer. Farkettiğimde bir kraliçe sırdaşı olmamın bile bir farklı yoktu. İnsan her yerde insandı.
Ali ile de aslında böyle bir günde tanışmayı istemiyordum ben. Söz verdiğim için hemde belki kafam dağılır diye çıktım. Biraz birşeyler içmeye ihtiyacım vardı ve bunun için de tam bir alkolik ( :) ) olan Ali'den başka birisini bulabileceğimi sanmıyordum.
Ali çok şey yaşamış, hayatın çeşitli çemberlerinden defalarca tersli-düzlü geçmiş ama bu geçişleri istemeyecek kadar doğal ve gerçek bir insan. İyi ki tanışmışız.
Gözlerimin ne kadar şiştiğini o söyleyene kadar bilmiyordum. "Ne oldu sana, çok mu çalışıyorsun" diye sorunca nasıl anlatasım varmış; döküldüm bir bir. (Bunun üzerine dabıl bir HD iskender'i mideye indirdiğimi anlatmamı beklemiyorsunuz değil mi?)
Dedim ya, birşeyler içmeyi çok özlemişim. Fakat 3 tane 70'lik içmeyi de planlamıyordum tabii. Ona göre çok hızlı bir gidişti bu benim için ama benim herşeyim böyle hızlıdır. Yola erken çıkarım, erken varırım, sınavlara girmek için erken varır(dı)m, çok uzatmadan erken boşalırım, erkenden uyurum , erkenden kalkarım, erken heyecanlanırım, erken parlar-erken sönerim filan. Bu da benzer şekilde; o varillerin dibi erken gelmeliydi.
Kendimi akşam iyice uyuşturdum fakat uyuşturana kadar yaşadığım herşey çok berrak ve seçilebilir değildi. Tıpkı aslında herşeyin çok net ve gerçek olduğu gibi. Uykundan uyanıp kötü bir rüyada olduğunu anlamanın ferahlığını vermeyen sıcak bir hava vardı Ankara'da. Yağmur bile yağdı. Dedim ya elimde olmadan her yerde ağladım. Aslında yağan yağmur değildi, ben ağlıyordum. Otobüste oturduğum koltuğun en önde olmasına (ha bu arada; 3 veya 4 numaralı koltukları kapmak için biletimi de erken alırım) aldırmadan salıverdim gözyaşlarımı. Araya şu, bu ve bu şarkıları girince kendimi tutamadım filan.
Eve gelip üzerimi bile çıkarmadan uyumuşum. Bi ara D'5 tarafından arandım galiba. Ne konuştuğumuzu da hatırlamıyorum. Saçmalamış olabilirim.
Dün istediğim kadar ağladım, saçmaladım. Umarım bir senelik kredilerim bu duruma yetmiştir. Bugün yeni bir gün doğdu ve ben artık güçlü olmak zorundayım. Çıkar yolu yok.
canım yaa....
YanıtlaSilne desem boş sana şu durumda..
zaman herşeyin ilacı
belki seneye bu yazdığını okuyup kendine kızacaksın..değermiymiş diye....
şöminenin bir köşesinde sen bir köşesinde ben
YanıtlaSilaramızda alev
alev alev
sırtımızda soğuk ve kor bakışlarımız donuk
elimzide içki içilmedikçe
iki dudak arasında birkaç hece
yorgun ve kara bir güvercin gagasında söz oluyor
acı değil şiddet ve fırtına
her yer fora her şey alabora
çirkin eller gözler serseri
gelen lekeli giden lekeli
çelişki histeri kişilik
sevgi çemberi delik deşik
ben yatak ucuna ilişmiş
ellerim kenetli gözlerim yerde
sen pencerede camda buğulu bulut
damla damla zehir düşmekte gövdelere
bir piyano geçmişin parmakları usta
sen beyaz ben siyah tuşlarda
gamlarımız notaya dönüşüyor atonal alışkanlıklarımızla
acı değil şiddet ve fırtına
her yer fora her şey alabora
çirkin eller gözler serseri
gelen lekeli giden lekeli
çelişki histeri kişilik
sevgi çemberi delik deşik
söndü şömine gün kelepçeli
sen ve ben zindan içinde birbirimize kelepçeli
yıkılmış piyanonun sinesinde
kara güvercin öylece yatıyor
korkudan kocaman olmuş şimdi ölü gözleri
wooww diyorum sadece...
YanıtlaSilsen kısaca zuhal olcay ın tüm şarkılarını bi şekilde indir ve dinle :)
YanıtlaSilağlamak iyidir. boğazındaki düğümleri söker.
YanıtlaSilkeşke ben de ağlayabilsem ya.içime at at at davul gibi şişiyorum ve sanırım bu da hiç iyi bişey değil:(
YanıtlaSil