Yaşadığımız basit olayları aktarırken abartı sanatının inceliklerini öğreniyoruz, özür dilemenin büyük bir lütuf sayıldığı dönemlerden geçiyoruz; birbirimize yol dahi vermiyoruz.
Saygılı değiliz kendimize bile, başkalarından sonsuz saygı ve sevgi beklerken. Benciliz hayata karşı; hep vermeden almanın derdindeyiz; sevmeden sevilmenin, koşmadan terlemenin.
Elimizdeki yetkiyi gerekli-gereksiz, haddinden fazla kullanmayı kendimizde hak görüyoruz. En fazla harcadığımız şey zaman; nasıl olsa geçti bugün de; yastığa başımızı koyduğumuzda düşündüğümüz şey sadece uyumak.
Yürürken birbirimizin gözlerine bile bakmıyoruz, selam da vermiyoruz. Kendimizi birşey sanıyoruz sahip olduğumuz ünvanların arkasında. Üzerimizdekilere güveniyoruz içini doldurup dolduramadığımıza bakmadan. Üniformalar bizler için birer kale; dokunulmazlığımız var. Etrafımızdaki herkesten daha büyüğüz, diğerleri ayağımızın altında gezinmeye layık birer hayvan.
Geliştirmiyoruz kendimizi, okumuyoruz, yazmıyoruz, çizmiyoruz, dinlemiyoruz, izlemiyoruz. Hatta bazen yaşamıyoruz deli dolu yaşadığımızı sandığımızda. Şehir seslerine kapalı kulaklarımız. Yoldan geçen arabaların sesine karışan kuşların cıvıltısından bi-haberiz. Bağıran simitçinin duygularını anlamak ise bize göre değil.
Eski İstanbul'un, bir zamanlar köy olan Ankara'nın, gâvur İzmir'in eski halini özlüyoruz, elimizde olan tek şeyse o günlerden kalan fotoğraflar. Aile bağlarımızı güçlendirmekten kaçıyoruz, fazla geliyor aile büyükleri küçüklerine. Onlar birer antika, sadece bayramlarda ziyaret edilmesi gereken birer süs eşyası.
Mektuplarımız yok dolabımızın üzerindeki kutularda lise arkadaşlarımızdan. Her bir köşesi yıpranmış eski ve siyah-beyaz fotoğraflara sahip değiliz yatağımızın altında sarmaş dolaş; dizimize kadar gelirken kar.
Şarkılarımız bile kendimize çok yabancı. Eskinin ağdalı sözleri yok o şarkılarda. Sürekli bir değiştirme, beğenmeme, çekememe, dayanamama hali var kafamızda. Yanımıza alacağımız kişinin bile hiç arada kalmışlığı yok; ya sevgili ya değil. Hiç aday yok. Birisi olmazsa diğeri mutlaka olur; dert etmeye gerek de yok...
Adam hep tesbitci hem de haklı.
YanıtlaSilBende benzer fikirlerde birşeyler yazacaktım ama gerek kalmadı.
Telekinesis sağ çek, devam et x-coach
Yazdıkların beni benden öyle bir aldı ki, orada kaldı şimdi. Okurken kendimi öyle bir sorugulamamnın içinde buldum ki, çok acımasızsın coach. Bak ağlayasım bile geldi "falan filan"...
YanıtlaSilbence telekinesis de yola devam etsin. sen de yaz bakalım, neler çıkacak :))
YanıtlaSil@kk hıh. :))))
hey ahbap -ahbap demeyi severim- bilmem farkında mısın rss'lerin okunmuyor, reader'ım öksüz yetim. çavuşu tokatlamayı bırakıp bi el atıver. (ne hetero-stayla yazdım yav. uu beybi bende bi hareketlenme oldu:) )
YanıtlaSil