438'den filan gizli gizli Burger King'e gittiğim dönemlerdeydi. Gecenin ilerleyen saatleri olmuş; tahminen bir de pazar gecesi. Önümde king size tavuk burger, tenders veya nuggets. Etrafta da bol miktarda ketçap sosu yada ranch; o zaman honey mustard ile tanışıp tanışmadığımı ise bilmiyorum.
Restorandaki diğer müşteriler ise muhtemelen seks yaptıktan sonra karınları acıkan ve soluğu BK'da alan tipler; bir çift de anne ve çocuk var; çocuklar pazar gecesinin emdiği tüm enerjiye rağmen cıvıl cıvıl... Tamam... Gürültü yapıyorlar, beynimi sikiyorlar.
Çocuğun niyeti belli aslında; her gün BK yapılsa git geri demeyecek. Annesine soruyor;
- Her gün buraya gelebilir miyiz?
Anası ise arkadaşı ile ortak bir arkadaşlarının kocasının penis boyunu ve taşaklarının arkadaşlarının kıçına vuraraken çıkardığı sesi tartışıyormuşçasına hararetli bir şekilde konuşup çocuğu tınmıyor bile. O piçte yırtındıkça yırtınıyor; anası cevap vermedikçe sesini iyice yükseltiyor.
Sonunda kadın 'hayır' cevabını verme lüksünü gösteriyor kendi oğluna; çünkü arkadaşının kocasının taşaklarının çapı ve rengi daha mühim. Bu sefer çocuk yeniden ekliyor; 'neden'? Ananın bilmemneyi aslında bu sorunun yanıtı. Hatta ben o çocuğun ne istediğini de biliyorum: ağızının ortasına iki tane okkalı tokat, iki tane baldırına üç tane koluna çimdik ve hepsi bu kadar. Uslu uslu hamburgerini yesin.
'Obez olursun' diyor kadın; çocuğun obezite konusunda ise herhangi bir fikre sahip olduğundansa emin değilim. Bir an için feci bir merak sarıyor veletin gözlerini, sonra geldiği hızla yok oluyor. Tam annesi, arkadaşıyla birlikte diğer arkadaşlarının kocasının taşaklarının rengini tartışırcasına hararetli olan konuşmasına dalıyor ki bu sefer de aynı piç 'obez'in ne demek olduğunu soruyor. Kadında bu sefer şaşırma sırası; bence kendi bile bilmiyor ne olduğunu. Bir ara 'yan masadaki açık mavi tişörtlü amca' lafını duyuyar gibi oluyorum ama kesin olarak da emin değilim aslında. Yanlış duyduğuma kanaat getirip kalan birkaç nuggeti honey mustard'a batırıp damaksal bir orgazm yaşıyorum (Evet, HB ile tanışmışım).
Veletin 'hangi mavili' demesiyle kendime geliyorum aslında; restoranda benden başka mavili yok. Kahretsin! Çoluğun, çocuğun maskarası da olduk; alay ediyorlar benimle! Kalkıp karının ağzını yırtmak var ya...
Kalan tavuk parçalarımı da yedikten sonra kalkmaya hazırlanıyordum ki çocuğun restoranın mutfağına gittiğini duydum. Anası taşak muhabbetinden başını bu sefer çabuk kaldırdı da sözde tuvalete giden veledini geri çekebildi. Orasının tuvalet olmadığını bağıra bağıra tüm restoranın içinde haykırsa da kızılcık sopalarıyla günlerce sıkıfıkı edilesi velet oradan gelmeyi bilmiyordu. Derdi içeri bakmakmış. Bizim zamanımızda olsa bunun gibileri alırlar şehrin ücra bir köşesindeki 3. kalite bir kreşin kokoş ve cadı öğretmenlerine emanet ederlerdi...
Anasının yüzünü görmedim o anda fakat telaşa kapıldığını hissedebiliyorum. 'oğlum' diyor, 'yapma, etme. Oraya bakılmaz. Hem tuvaletlere de bakılmaz, ayıp'... Aslında var ya, çocuktan al haberi diye boşu boşuna söylememişler atalar; çocuk derhgal yanıtını yapıştırdı; 'ama babam sen tuvaletteyken pipisini çıkarıp oynarken seni seyrediyor?! Ben de pipimi çıkarıp tuvaleti seyredeceğim...' Histerik bir çığlık pazar gecesinin içini yırtıyor.
Hayatımda intikam hayali kurmuşluğum çok azdır; kurdum mu da pis kurarım. Karşımdakini rezil-rüsva edene kadar uğraşırım. Kim derdi ki intikamın kısa süre içinde kendisini bana göstereceğini?
Elimde kalan büyük boy buzlu çayımın pipeti ağzımda; hiç utanmadan sıkılmadan 180'e yakın bir derecede geriye dönüp kabartılmış gözlerim ve yüzüme verdiğim anlamsız, şaşırmış ve hayatında ilk kez böyle şeylerle karşılaşıyormuş gibi kadına bakmam yetti. Kadının yüzü BK'nın logosundaki gibiydi. Çok mühim bir aile sırrı ortaya dökmülmüştü ve kadın buna hazırlıksız yakalanmıştı. İşin ilginç tarafı arkadaşı da tek kaşını kaldırıp kadına bakakalmıştı.
Kadın veledini sürükleye sürükleye kalan yemeğini de yemeden restoranı terk ederken ben de bu utancı daha da yaşatmanın verdiği zevkle sanki aynı anda kalkmış gibi merdivenlere yürüdüm. Kadının paralamaktan helak ettiği velediyle önümden yürümesine ve binmesine izin verdim; cebimi çıkarıp birisini arıyormuş gibi yaptım ve ilk söylediğim söz 'sana birşey anlatacağım...' oldu. Kadının arkasına dönüp utanç içinde o fakir ama gururlu obez; yani benim gözlerimin içine bakıp aceleyle merdivenleri tırmanmasını hiç bir zaman unutmayacağım.
Restorandaki diğer müşteriler ise muhtemelen seks yaptıktan sonra karınları acıkan ve soluğu BK'da alan tipler; bir çift de anne ve çocuk var; çocuklar pazar gecesinin emdiği tüm enerjiye rağmen cıvıl cıvıl... Tamam... Gürültü yapıyorlar, beynimi sikiyorlar.
Çocuğun niyeti belli aslında; her gün BK yapılsa git geri demeyecek. Annesine soruyor;
- Her gün buraya gelebilir miyiz?
Anası ise arkadaşı ile ortak bir arkadaşlarının kocasının penis boyunu ve taşaklarının arkadaşlarının kıçına vuraraken çıkardığı sesi tartışıyormuşçasına hararetli bir şekilde konuşup çocuğu tınmıyor bile. O piçte yırtındıkça yırtınıyor; anası cevap vermedikçe sesini iyice yükseltiyor.
Sonunda kadın 'hayır' cevabını verme lüksünü gösteriyor kendi oğluna; çünkü arkadaşının kocasının taşaklarının çapı ve rengi daha mühim. Bu sefer çocuk yeniden ekliyor; 'neden'? Ananın bilmemneyi aslında bu sorunun yanıtı. Hatta ben o çocuğun ne istediğini de biliyorum: ağızının ortasına iki tane okkalı tokat, iki tane baldırına üç tane koluna çimdik ve hepsi bu kadar. Uslu uslu hamburgerini yesin.
'Obez olursun' diyor kadın; çocuğun obezite konusunda ise herhangi bir fikre sahip olduğundansa emin değilim. Bir an için feci bir merak sarıyor veletin gözlerini, sonra geldiği hızla yok oluyor. Tam annesi, arkadaşıyla birlikte diğer arkadaşlarının kocasının taşaklarının rengini tartışırcasına hararetli olan konuşmasına dalıyor ki bu sefer de aynı piç 'obez'in ne demek olduğunu soruyor. Kadında bu sefer şaşırma sırası; bence kendi bile bilmiyor ne olduğunu. Bir ara 'yan masadaki açık mavi tişörtlü amca' lafını duyuyar gibi oluyorum ama kesin olarak da emin değilim aslında. Yanlış duyduğuma kanaat getirip kalan birkaç nuggeti honey mustard'a batırıp damaksal bir orgazm yaşıyorum (Evet, HB ile tanışmışım).
Veletin 'hangi mavili' demesiyle kendime geliyorum aslında; restoranda benden başka mavili yok. Kahretsin! Çoluğun, çocuğun maskarası da olduk; alay ediyorlar benimle! Kalkıp karının ağzını yırtmak var ya...
Kalan tavuk parçalarımı da yedikten sonra kalkmaya hazırlanıyordum ki çocuğun restoranın mutfağına gittiğini duydum. Anası taşak muhabbetinden başını bu sefer çabuk kaldırdı da sözde tuvalete giden veledini geri çekebildi. Orasının tuvalet olmadığını bağıra bağıra tüm restoranın içinde haykırsa da kızılcık sopalarıyla günlerce sıkıfıkı edilesi velet oradan gelmeyi bilmiyordu. Derdi içeri bakmakmış. Bizim zamanımızda olsa bunun gibileri alırlar şehrin ücra bir köşesindeki 3. kalite bir kreşin kokoş ve cadı öğretmenlerine emanet ederlerdi...
Anasının yüzünü görmedim o anda fakat telaşa kapıldığını hissedebiliyorum. 'oğlum' diyor, 'yapma, etme. Oraya bakılmaz. Hem tuvaletlere de bakılmaz, ayıp'... Aslında var ya, çocuktan al haberi diye boşu boşuna söylememişler atalar; çocuk derhgal yanıtını yapıştırdı; 'ama babam sen tuvaletteyken pipisini çıkarıp oynarken seni seyrediyor?! Ben de pipimi çıkarıp tuvaleti seyredeceğim...' Histerik bir çığlık pazar gecesinin içini yırtıyor.
Hayatımda intikam hayali kurmuşluğum çok azdır; kurdum mu da pis kurarım. Karşımdakini rezil-rüsva edene kadar uğraşırım. Kim derdi ki intikamın kısa süre içinde kendisini bana göstereceğini?
Elimde kalan büyük boy buzlu çayımın pipeti ağzımda; hiç utanmadan sıkılmadan 180'e yakın bir derecede geriye dönüp kabartılmış gözlerim ve yüzüme verdiğim anlamsız, şaşırmış ve hayatında ilk kez böyle şeylerle karşılaşıyormuş gibi kadına bakmam yetti. Kadının yüzü BK'nın logosundaki gibiydi. Çok mühim bir aile sırrı ortaya dökmülmüştü ve kadın buna hazırlıksız yakalanmıştı. İşin ilginç tarafı arkadaşı da tek kaşını kaldırıp kadına bakakalmıştı.
Kadın veledini sürükleye sürükleye kalan yemeğini de yemeden restoranı terk ederken ben de bu utancı daha da yaşatmanın verdiği zevkle sanki aynı anda kalkmış gibi merdivenlere yürüdüm. Kadının paralamaktan helak ettiği velediyle önümden yürümesine ve binmesine izin verdim; cebimi çıkarıp birisini arıyormuş gibi yaptım ve ilk söylediğim söz 'sana birşey anlatacağım...' oldu. Kadının arkasına dönüp utanç içinde o fakir ama gururlu obez; yani benim gözlerimin içine bakıp aceleyle merdivenleri tırmanmasını hiç bir zaman unutmayacağım.
cok eglendim sonunu okurken :D ilahi komedyaaa !!! lol!
YanıtlaSilVay be aradan 9 yıl geçmiş, hüzün..
YanıtlaSil