Çok ilginç ve beklenmedik şekilde sabah servisle işe gelirken bitmek bilmeyen alıveriş tutkumun nedeniyle yüzleştim. Sanırım iğrenç Sarnıç altgeçidinin orada bir yerdeydik ve trafiğe bayata bir ekmeğin arasındaki tuhaf bir parça sucuk gibi sıkışmıştık.
Galiba lise ikinci sınıfta falandım. Hatırladığım en dinamik ve halen rüyalarımı kaçıran detay, dönemin en iğrenç ve zor senesi olduğu. Arka arkaya girdiğim derslerden herhangi bir bok anlamayarak ya da anlamamaya çalışarak geçirilen kabus dolu iki eğitim-öğretim sezonu. Elbette ki sosyalleşme çabaları sürmekteydi sınıfın, fen bölümü öğrencileri olarak ailelerimizin de büyük beklentileri ile Kemeraltında tüketilerek kenara atılmış içi boş midye kabuklarından pek de bir farkımız yoktu.
Bu dönemde, 9. sınıftan tanıştığımız bir kız vardı. Adı da Esra mıydı neydi, sınıfın ekonomik durumu iyi ama gruplaşmalara katılmayan naif kızlarından. Bir de yanında Desire diye bir kızla bir hafta sonu birlikte alışverişe çıkmaya karar verdik. Kızılay'a inilecek, girilmedik sokak, didiklenmedik tezgâh, karıştırılmadık işportacı kalmayacak. Ben iki-üç parça birşey bakacağız, sonra hepimizin parası bitecek ve bir-iki saate eve döneriz diye plan yapıyorum. Yok öyle olmadı o.
E'nin çantasında taşıdığı ve o zaman için deli miktarda sayılabilecek olan 150TL'yi son kuruşuna kadar kendisine yatırmasını büyük bir dehşet ile izlemiştim. Çünkü cebimde yalnızca 10TL vardı ve onunla da yemek yemiştim. Galiba yetmemişti bile.
Galiba lise ikinci sınıfta falandım. Hatırladığım en dinamik ve halen rüyalarımı kaçıran detay, dönemin en iğrenç ve zor senesi olduğu. Arka arkaya girdiğim derslerden herhangi bir bok anlamayarak ya da anlamamaya çalışarak geçirilen kabus dolu iki eğitim-öğretim sezonu. Elbette ki sosyalleşme çabaları sürmekteydi sınıfın, fen bölümü öğrencileri olarak ailelerimizin de büyük beklentileri ile Kemeraltında tüketilerek kenara atılmış içi boş midye kabuklarından pek de bir farkımız yoktu.
Bu dönemde, 9. sınıftan tanıştığımız bir kız vardı. Adı da Esra mıydı neydi, sınıfın ekonomik durumu iyi ama gruplaşmalara katılmayan naif kızlarından. Bir de yanında Desire diye bir kızla bir hafta sonu birlikte alışverişe çıkmaya karar verdik. Kızılay'a inilecek, girilmedik sokak, didiklenmedik tezgâh, karıştırılmadık işportacı kalmayacak. Ben iki-üç parça birşey bakacağız, sonra hepimizin parası bitecek ve bir-iki saate eve döneriz diye plan yapıyorum. Yok öyle olmadı o.
E'nin çantasında taşıdığı ve o zaman için deli miktarda sayılabilecek olan 150TL'yi son kuruşuna kadar kendisine yatırmasını büyük bir dehşet ile izlemiştim. Çünkü cebimde yalnızca 10TL vardı ve onunla da yemek yemiştim. Galiba yetmemişti bile.
O gün yapamadığım alışverişin acısını çıkarırcasına ayakkabı alışverişine olan tutkum başladı galiba. Çok ama çok beğendiğim bir ayakkabıyı o gün alamamıştım sanırım sonrasında da kalmamış mıydı; öyle birşeydi.
Tanrım ya. Geçmişten bu güne gelen bu minik ve önemsiz anı, şu anda beni bir hastalık gibi sarıyor galiba. Koronavirüsten, gripten, nezleden hatta bel soğukluğundan daha da pis, habis ve beter bi şey ayakkabı alışverişi ya.
Tanrım ya. Geçmişten bu güne gelen bu minik ve önemsiz anı, şu anda beni bir hastalık gibi sarıyor galiba. Koronavirüsten, gripten, nezleden hatta bel soğukluğundan daha da pis, habis ve beter bi şey ayakkabı alışverişi ya.
Birazdan internette gördüğüm bir modeli denemek üzere en yakın avm'nin yolunu tutuyorum...
0 Yorumlar