Işıl ışıl bir pazar gününün sabahıydı. Kraliçe ile çakma elitizm timsali bir rezidansın tepemizden yükseldiği Yunus marketin kafeteryasında KC Meet Point'e ihanet edercesine oturup çay ve kuru pastalardan yiyorduk; küçük ve sevimli kanepelerimizin içindeyse lor peyniriyle maydonoz vardı.
Boş masa bulmakta zorlanmıştık; kaldı ki bizden sonra gelenler de aynı bizim gibi dört dönüp oturup çaylarını zıkkımlanacak masalar bakıyordu. İşte böyle bir zamanda geldi kadın.
Yaşlanmaktan ve içtiği sigaranın vücuduna verdiği zarardan ötürü boyu kısalmış, kamburu çıkmıştı. Önce bizim kraliçeden olabildiğinde şuh bir halde sigarasını istedi; biz de birbirimize baktık. Kararmış, kurumuş, solmuş, büzüşmüş kadının nasıl bir kur denemesi yapacağını daha düşünüp gülümsedik. Sonra kadın bizimkiyle konuşmaya başladı; emekli olduğu yerden, emeklilik derecesine; yazlıklarının nerede olduğundan çocuklarını hayırlısıyla nasıl okutup büyüttüğünü ve adam ettiğini anlattı.
Alenen kur yapıyordu Kraliçe'ye; o da onunla enfes şekilde dalga geçiyordu. Sonra kalkıp yürüdük. Bir daha da görmedik.
...
İki hafta önce; yer Beğendik Göldekent restoranı. Ekmek almak için restorana girip de bir bardak yaseminli çay içme hevesiyle camlı bölmeye oturduğumda sesi geldi aynı kadının. Hiç değişmemişti; aynı hevesler, aynı hikayeler, aynı emeklilik günleri, aynı dereceler... Belki çocukların yaşadığı şehir değişmiş olabilir sadece.
Bu sefer, orayı mesken tutan ve evlerinden adeta her gün süpürgeyle kovalanırcasına uzaklaştırılan, orada yaşamaya alışmış, artık kendini mağazanın bir gönüllü bir elemanı gibi gören ve meteliksiz olduğu halde aksiymiş gibi davranan erkeklerin yanında; sigarasını yaktırıyor.
Uzaktan izledim kadını; el-kol hareketleri, sigarayı tutuşu, külünü silkişi... O kadar davetkardı ki. Karşısındaki herifler de ucuz ve artık çocuk doğurma ihtimali olmayan bir metres tutabilir miyiz edasında kadının etrafında yarım ay şeklinde dizilmiş ve çirkin hayallerini gözlerinden dışarı akıtıyorlar.
Öyle bir takım kadınlar daha var, alenen public bir randevu evi gibi ortam. Olgun ve pörsük kadınlar gelip en elit kahvelerden içip birilerine ısmarlatıyorlar.
O kadın...
Kraliçenin o tuzağa düştüğünü düşündüm. Sonra benden daha da kevaşe, yırtık ve amansız olduğunu fark ettim. Bir hamam böceğiyle oynayan kedi gibi kadını kendine aşık edip ortada bırakma ihtimali derin bir haz uyandırdı içimde. İşte örnek alacağım bir davranış diye geçti içimden. Onun katkısı çoktur acımasızlığıma, saygısızlığıma ve çirkefliğime.
Bazıları gerçekten hak ediyor ağır bir yenilgiyi.
+
Seni hala çok özlüyorum, taht sen gittiğinden beri asla eskisi gibi olmadı.
Elizabeth IV, Nedimen
Tahta Notlar - 5: O kadın
Mart 21, 2014
xCoach Incomprehensible
0 Yorumlar