Bir taraftan da işin ekonomik boyutu var. Herkesin her işini yapacaksın diye işe başlatılan birine abi 1000 lira veremezsin. Çok çalıştırdım az verdim kafası bu. Kolay işten çıkış ve iş sadakatini baltalayan en önemli unsur bu. Çalışan memnun olmadıkça işveren de mutlu olmamalı. Senin çalışanın, cebinde kalmayan yol parasının derdine düşmemeli yada maaşını sürekli olarak işverenine hatırlatmak zorunda kalmamalı. Anlatabildim mi bilmiyorum? Bir olur, iki olur; ama sonrasında söylemeye utanırsın, ama o geciktirmekten utanmaz.
Benden sonraki 3. kız galiba di mi bu? Düşün bak ki ben üçüncüydüm. Belki bundan sonra oturur ben nerde hata yapıyorum diye düşünür. Üzülerek ve utanarak söylüyorum ki insanları yaşadıkları yerlere yada giyim kuşamlarına göre kategorize etmeye ve zaman zaman da aşağılamayı benzemiyor bu. Yok Vakko'da birisi yanına yanaşıyormuş da, beyaz gömlek size çok yakışır diyormuş da, o kimmiş de, Keçiören'in arka tarafında oturan, hayatında hiç Vakko'dan bir şey giymemiş biriymiş de. Böyle saçma saçma şeyler. Hem para vermeyeceksin hem de mükemmel insanlar seninle çalışsın isteyeceksin. Yok ki böyle bir dünya. Kendimi övmüş gibi olmayayım fakat elimdeki meziyetlerimle ben onun için biçilmiş kaftandım. Bir sürü iş kolunda deneyimim vardı ve hepsini kullanmam karşılığında bana komik bi para ödedi, bakma. Ben de kabul ettim :))) O 8 ay, şimdi baktığımda hayatımdan çaldığım bi dönem. Reddettiğim işlerin birisini tuttursam daha iyi bi yerdeydim :))
Değerim bilinmedi diye histerik pişmanlık çığlıkları da atmıyorum gerçi ama... Her koyun kendi bacağından asılır şekerim.
Bi de şey var, genel anlamda çalışanını koruyan bi tutumu yok onun. Bazen bir pislikmişsin gibi hissettiriyor :)
Aman neyse.
İkinci konu da diğeri.
Suratına karşı alenen küfür eden bir insanla tekrar can ciğer kuzu sarması olmak da ciddi bir midesizlik örneği. Göstermelik küsmüş onlar :)) Fakat genel karakteri öyle demekki. Çığlıklar atarak dedikodu yapıp onu bunu çekiştirmekten başka bir işe yaramazmış demekki. İyi ki çok fazla birşeyimi anlatmamışım ona. Yoksa rezil olacaktım orda burda.
Ayrıca o kadar dengesiz bir insanı da hala yanında çalıştırıyor olmak da başka bir soruna örnek. Defalarca bağır çağır, haysiyetine küfret sonra da ... aman. Neyse. Herkesin yolu açık olsun. :) görüşürüz.
Baya edebi bir yazı olmamış mı? Keşke devamı olsa acaba ofiste neler oldu diye düşündüm ister istemez. :) Hiç ofis ortamında çalışmadım ya da nedir ne değildir hiç bilmiyorum çok merak ettim bu yazıdan sonra.
YanıtlaSilEdebi bir yönü olduğunu sen söyleyene kadar düşünmedim işin aslı Mert. Yazarken de, sonradan okurken de ve şimdi de ben hala öyle bir yön göremedim açıkçası :))
SilEğer freelance olarak işlerini götürebiliyorsan ben hiç bulaşma derim ofislere :)
freelance ne demekmiş baktım geldim. :) yok ya ben tıp okuyorum. ofis olmasa da yine bir iş ortamım olacak elinde sonunda.
Silovv. valla ne diyim, önünde büyük bir yol var. keyifli olduğu kadar bunaltıcı da olabilir. haberleşelim :)
SilBiz mail üzerinden dedikodu yapmamaya çalışıyoruz, birileri okuyordur diye tırsıyoruz... Anla yani o kadar disiplin ve eli sopalı zihniyet var tepemizde... Bunaldım çooook!
YanıtlaSilBu tarz dedikoduların seyri hep böyle... Yarım saat konuşursun, atarsın tutarsın, öyle kötü böyle pis dersin dersin, sonunda da "ayyy amannn neyse, ne halleri varsa görsünler" der ve sanki yarım saattir sen konuşmuyorsun gibi dertlenirsin :) Hep aynı :)
yeminle aynısı.
Sildün şöyle böyle - ayrılcam edicem diyordum, bugün geldim, yine büyük bir şevkle işimi yapıyorum filan.
ne olur sonum, bilmiyorum :D