Yine lise birinci sınıfta, enteresan tipteki öğretmenlerle baş başa kalıyorduk. Bunlardan birisi de Trafik ve İlkyardım derslerimize giren Yusuf'tu.
Olanca sevimliliği ile emekli olacağı günü ve deniz kıyısından alacağı minik barakasına koyacağı vitrinini düşünen Yusuf Hoca, okulda, dersimize giren ve geçinmesi en kolay öğretmenlerden biriydi. Tabii tersine gelmediğiniz sürece.
Klasik bir alışkanlık olarak ve ileride İngiltere'den ayrılan İskoçya tahtına adaylığını koyup Elizabeth the Queen, II'ye CV'sini yollayacak kadar küstahlaşabilen benden beklenen bir hareket olarak yine öğretmen masasının en önünde oturuyordum.
Liseye başladığımda kullandığımız ilk sınıf, bana her zaman için çok samimi gelmiştir. Bugün, bu yazıyı yazarken dahi, yılın ilk zamanları ile ilgili olarak aklıma pek kötü şeyler gelmez mesela.
Neyse, Trafik ve İlkyardım dersinin ilk zamanlarıydı. O benzersiz, söylediğinden hiç bir şey anlaşılmayan ve öğrenciler arasında espiri konusu olan şivesiyle Yusuf Hoca ders anlatıyordu.
...
Sınıfın öteki tarafı, kendi arasında son derece aktif, eğlenceli vakit geçiren ve derslerle pek arası olmayan bireylerin toplanma ortamına dönüşmüştü. Tahmin edeceğiniz üzere, kapı tarafında ve sınıfın en arkasında oturan kesimden bahsediyorum, evet. Bu grubun içinde, Delfin'den hiç de aşağı kalmayan göğüs ebadıyla bir adet Berna oturuyordu.
Açıkçası Berna, pek çok düz erkeğin İtalyan yapmak istediği türden bir bireydi.
Yusuf Hoca'nın ders anlatırken takındığı enteresan bir hobisi vardı; ansızın öğrencinin birini kaldırıp soru sormak.
Bu şanslı kişi, bu sefer Berna'ydı.
Kollarını sardığı göğüsleriyle tabii ki Yusuf Hoca'nın kırmızı ışıkta ne yaparız? gibisinden sarkastik ve aslında amacı çok farklı olan sorusuna yanıt veremedi. Yusufçuk kızmıştı. Dersinin bir türlü sınıfın bir kesimi tarafından dinlenmediği kanısına varmıştı (kaldı ki bu durum, gün be gün ortada olan çirkin bir gerçekti). Berna'yı fırçalamaya başladı, okulla olan ilgisinden girdi, ders dinlemenin dinlememekten daha hayırlı bir eylem olduğundan çıktı.
Fakat, bütün sınıfın kanını donduran asıl darbeyi sona saklamıştı Yusufçuk.
"Sangi satilmaya geliyonuz ogula gızığm."
Hepimiz ne olduğunu, Yusuf'un ne demek istediğini anlamıştık. Çünkü Berna'nın tırnaklarındaki ojeleri, gözündeki sürmeleri ve ... şeffaf beyaz tişörtünü elbette ki her hetero erkek gibi Yusuf'da hemen hemen her seferinde fark ediyordu. Yusuf'un o espirili, yer yer komik, ısırılası yada mıncıklanası şivesinden şehvet, saldırganlık ve kırmızı şarap akıyordu.
Bu sefer karşı atak, beklenmedik şekilde Berna'dan geldi. Kabul etmeliyim ki Yusuf Hoca'nın çıkışı kadar, Berna'nın çıkışını da beklemiyorduk ve kafamızı bir hocaya bir Berna'ya çeviriyorduk yaklaşık kırk kişi. Tartışma pinpon topunun iki raketin arasında gidip gelmesi gibiydi. Son olarak, çantasını kaptığı gibi sınıfı hışımla terk ederken, aynı zamanda ekoseli eteğini savuran, Berna'dan okulun koridorlarında bir kamçı misali şaklayan çığlığı yükseldi.
Çoğumuz o çığlığın aslında ne kadar hazin hikayeleri barındırdığı konusuna sonra vakıf olacaktık.
'orospu değilim ben tamam mı?'
Yusuf Hoca'nın yanıt verecek mecali bir kalmamıştı. Çünkü kız hali hazırda içindeki kezzabı Yusuf'un zaman zaman kabardığından hiç birimizin şüphesi olmadığı yumurtalıklarına doğru savururken aynı zamanda Yusuf'un yanıt veremeyeceği, verse de havada kalacağını adı gibi bildiği bir yere doğru yola koyulmuştu: sınıfın dışı.
Havada ağır bir koku vardı manevi olarak. Ağır bir sidik kokusuydu, korku, kan, şehvet ve yasak bir boşalmanın sonucunda hissettiğimiz o pişmanlıkla beslenen. Yusuf'un ayağı kayacak mıydı? Öğrencisini tacizden mi yargılanacaktı, en kötüsü, bilmem nerdeki küçük kasabadaki minik gece kondusuna yerleşemeden hapishane köşelerinde kendine bir master bulup ona mı hizmet edecekti? Çünkü Yusuf Hoca'nın o sevimli ve halktan biri haliyle mapus damlarında kendine bir erkek hizmetçi tutma ihtimali, benim vajinamın olma ihtimalinden bile daha düşüktü.
Şaka bir yana, Yusuf Hoca'ya hiç bir şey olmadı. Derslere girdi girdi çıktı ve sınıfın yarısından fazlasını, adeta sikti attı verdiği sıfır, bir ve iki notlarıyla. Berna'nın ise çekeceği çile çoktu; hocanın ders işleyişini bozmak, dersin akışını bozmak, izinsiz dersten çıkmak, ders saatinde dersi bırakmak gibi pek çok konunun dahil olduğu kalınca bir dosyayla disiplin kuruluna gitti. Olan yine Berna'ya olmuştu tipik şekilde.
Ergendik, hayatın etrafımızda döndüğünü sanıyorduk ve ...
filan.
Berna'nın çıkışı efsaneymiş, "değilim, değilim, değilim taamm mıı" süper :)
YanıtlaSiltaamm mıı'yı aynen onun gibi yaptın :D
Silbu sınıftaki olaylar silsilesi ne zaman etraftakilerden sana kayacak merakla bekliyorum, hocanın bulgesine bakarken nasıl yakalandım temalı mesela lol
YanıtlaSilinanmıcaksın biliyorum ama hiç erkek kesme vukuatım yok okulda :D fakat 2 tane başka rezillik gelecek :D
YanıtlaSilOh be!
YanıtlaSilSonunda özgürce yazabilen bir yazara denk gelebildim.
Akıcılık konusunda çok iyisin babuş, kutluyorum seni.
kraliçenin bloguna hoşgeldin. :P
Sil