Onda Avrupa'nın havasını solumuşluk vardı, bu blogu için tercih ettiği şablonun şeklinden o şablonda tercih ettiği renklere kadar öylesine belirgindi ki... Okumaya başladığımda kendimden öylesine çok şey buldum ki.
Kendini ifade ediş biçiminde zarif bir açıklık ve netlik vardı, müzikal bir tını akıyordu ekranımdan dışarıyla doğru. Okumanın ötesinde yazmaya da karar verdim onun için.
Daha sonra da sormaya karar verdim, ona bu metinleri yazdıran şeylerin neler olduğunu.
Kırmadı, yanıtladı, karşınızda Drama.
Seni bu çorak ve fazla yağmur yağmayan soğuk iklime atan şey nedir?
Buralara ilk gelişim daha çocukken idi. Annemin ve babamın ülkemizde kendi kurdukları şirketleri batınca, babamın çocukluğunu geçirdiği Türkiye'ye taşındık. Annem, babam ve kardeşlerim bir süre sonra ülkemize dönseler de, abim ve ben kopamadık buradan. Çok sevdik bu ülkeyi, insanları. Arada başka ülkelere gitsek de, dönüp dolaşıp Türkiye'ye geri döndük. İyi ki kalmışım diyorum, şimdilerde.
Müzik hayatında ne kadar yer tutuyor?
Müzik yaşama sebebim. Her an kulağımda bir melodi ile dolanıyorum. Bu durumu şöyle açıklasam daha doğru olur. Mesela bir bardak kırılmasının sesi size gürültü gibi gelirken, benim kulaklarıma melodi olarak geliyor. Dünya üzerindeki her ses benim için müzik. Bu yüzden de yaşama sebebim.
Neden kendini drama queen olarak tanımlıyorsun?
Queen lafı biraz iddialı olduğu için artık sadece Drama'yım. Uzun yıllardır içimde sebebini bir türlü anlayamadığım büyük bir sıkıntı var. Bir an gülerken, Bir an da ağlayacak derecede hüzünleniyorum. Ve bu hüzün ve sıkıntı yazılarıma da yansıyor. Bu nedenle bana en uygun ismin Drama olduğunu düşündüm.
Ankara'nın en sevdiğin tarafi ne olabilir?
Ankara'nın en sevdiğim tarafı hava durumu. Yılın büyük bir çoğunluğu gökyüzü gri bulutlarla kaplı oluyor. Birçok insan böyle havaları sevmese de, ben gri bulutlara bayılırım. Bir de Ankara'daki insanların konuşmasını seviyorum. Samimi ve kaba bir Türkçe kullanıyorlar. Farklı aksanlarda konuşulan diller hep hoşuma gitmiştir.
Ankara'daki en mutlu anından bahseder misin bize?
2013'ün son günleri ya da 2014'ün başlarıydı. Tam hatırlayamıyorum. Lapa lapa kar yağmıştı Ankara'ya. Akşam pencereden bakıp kar yağdığını gördüğüm de çığlık çığlığa sokağa koşmuştum. Mahallenin çocukları ile kartopu savaşı yapmıştık. Kahkahalarıma bütün mahalle eşlik etmişti. En mutlu olduğum zaman buydu, sanırım.
Bana biraz geldiğin yeri anlatsana, hani şu içinde eski ve güzel binaların olduğu?
Geldiğim yer çok hareketli bir şehirdir. Sokaklar hem gündüz hem de gece kalabalıktır. Birçok tarihi katedral, kilise, şapel ve bina vardır. Başka işlerini halletmek için şehre indiysen birden kendini tarihi yerleri gezerken bulabilirsin. Şehir büyüler seni.
Farklı ülkelerden insanlar gelir şehri görmeye. Yeni kültürler ile tanışırsın onların sayesinde. Dünyanın farklı ülkelerinde kalabileceğin evlerin olur tanıştığın insanlar sebebiyle. Şehirde yaşayan insanlar sıcakkanlıdır. İki adımda bir insanlara selam verirsin, tanımasan da. Hele benim gibi doğma büyüme evin oradaysa ve herkesi tanıyorsan, her seferinde ziyaret etmelisin insanları. Yoksa küserler sana. Ama küslükleri onlara sarıldığın zaman geçiverir. Sokakta yürürken evlerden birinden ismin yankılanır. Evde pişen yemek, karnın aç olsa da tok olsa da zorla tıkılır ağzına. Çünkü sokaktan geçerken ya kokusunu aldıysan yemeğin? Ya canın çekti ise? Ben seviyorum, bu sevgiyi. Seviyorum doğduğum ülkeyi.
Hangi şehirde yaşamak isterdin?
Benim yaşayacağım şehir hareketli; insanları sıcakkanlı ve samimi olmalı. Bu duruma uyan Barcelona şehri var. Barcelona'ya her gidişim mutluluk, her dönüşüm ise hüzün dolu oluyor. Bir gün başka bir şehirde yaşamak istersem orası Barcelona olabilir.
Ankara'da yasayanlar için, gidilip görülesi, oturup saatlerce kalkılmayası bir yeri ve oranın en güzel şeyini söyler misin?
Ankara'da çok sık gittiğim iki yer var. İlki Anıtkabir, ikincisi de Mogan Gölü. Anıtkabir'de olmak bana güven veriyor. Hem hüzünlü hem de görkemli bir havası var.
Denize, deniz havasına aşık bir insanım. Ankara'nın da denize kıyısı olmadığı için bu ihtiyacımı Mogan Gölü'ne giderek karşılıyorum. Göl kenarındaki çimlere uzanıp uyumak her zaman huzur vermiştir bana.
Ne tür dergiler okursun?
Edebiyat ve mizah dergileri okumayı seviyorum. Her hafta Penguen ve Uykusuz alırım. Ama favori dergim, Ot Dergi.
Seni yazmaya iten şey ne oldu?
Beni yazmaya iten konuşamamak oldu. Dertlerimi anlatamamak. Sonra fark ettim ki yazmayı seviyorum. Ben de başladım yazmaya.
İnsan tamamıyla kendisi olabilir mi?
Ben insanın tamamıyla kendisi olabileceğine inanmıyorum. Hele başka insanların yanında, farklı karakterli insanlara dönüşüyoruz. Bence insan tek başına kalıp, düşündüğü zaman ancak kendisi olabilir.
Bugünü diğerlerinden daha iyi yapan yegane şey nedir?
Bugünü diğerlerinden daha iyi yapan şey, umut benim gözümde. Bugünün, diğer günlerden daha iyi olacağını umut etmek.
Kendini en özgür hissettiğin yer, sana kendini neden özgür hissettiriyor?
Kendimi özgür hissettiğim birçok yer var. İlki, kendi evim. En sevdiğim arkadaşım Çınar ile kendi zevkimize göre yarattığımız bir evimiz var. Evimizde kendim olabildiğim için özgür hissediyorum.
Bir diğeri, ailemin yanı.Yılın büyük bir bölümü boş kalan bir evimiz var. Çünkü annem ve babam iş seyahatlerine gidiyor. Kardeşlerim dünyanın farklı ülkelerinde üniversite okuyor. Özel günlerde bir araya geldiğimiz zaman o sorumluluk sahibi, aklı başında Drama gidiyor ve yerine şımarık bir kız geliyor. Nasıl davranırsam davranayım, sorgulanmıyorum. Bu yüzden de özgürüm onların yanında.
Sonuncusu ise erkek arkadaşımın yanı. Farklı şehirlerde yaşadığımız için pek fazla görüşemiyoruz. Ama onunla olduğum zamanlarda huzur kaplıyor içimi. Hiç olmadığım kadar huzurluyum, mutluyum onun yanında.
Müzikle uğraşan, Avrupa'nın havasını solumuş birinin hayvanlarla arası kötü olmaz diye düşünüyorum. Hangi hayvanla evini, yemeğini, sıcaklığını paylaşmak isterdin?
Dünya üzerinde yaratılan canlılara saygısı var ise bir insanın, zaten içinde hayvan sevgisi olacaktır. Bu durumun müzikle ilgilenmek ya da Avrupa'da yaşamış olmak ile bir ilgisi olabileceğini sanmıyorum. Sadece içinde var olan hayvan sevgisini daha çok artırabilir bu faktörler. Açıkça söylemek gerekirse Türkiye'de hayvanlara yaklaşım, genelde zarar vermek yönünde. Bu da beni çok rahatsız ediyor.
Hayvanlara olan sevgimi nasıl anlatabilirim, bilmiyorum. Sokakta bir kedi ya da bir köpek gördüğüm zaman sevebilmek için peşlerinden koşuyorum. Sokak hayvanları için yemek hazırlıyorum. Yaşadığımız mahalledeki her apartmanın önüne su kabı koydurduk. Hayvanlar susuzluklarını giderebilsin diye. Sokak hayvanları için hayat yeterince zor zaten. Biz onlar için bu hayatı kolaylaştırmalıyız.
Çocukluğumdan beri hayvanların içinde büyüdüm. Ördekler, tavuklar, koyunlar, inekler, kaplumbağalar. Birçok hayvanımız oldu. Ama bir hayvan ile ilk gönül bağımı kurduğumda üç yaşındaydım. Üçüncü yaş günümde babam beni bir hayvan barınağına götürdü ve orada Saint Bernard cinsi kocaman bir oğlana aşık oldum. Beş sene boyunca bu koca köpek tek arkadaşım oldu. Birlikte uyuduk, yemek yedik, yüzdük. Hatta ben okula gittiğim zamanlarda, dersimin bitmesini bekledi okulun bahçesinde. Yine bir gün birlikte uyuduk, yemek yedik ve okula gittik. Dersim bitip eve gitme zamanı geldiğinde bahçede yoktu. Bir daha da göremedim koca oğlanı. Sanırım bu şekilde ayrılmamız daha iyi oldu. Çünkü hala yaşadığını ve özgür şekilde ormanlarda gezindiğini hayal ediyorum.
Bugünlerde ise evimde beslediğim altı yaşında bir tavşanım, beş yaşında bir su kaplumbağam ve daha bebek sayılan Golden Retriever cinsi bir köpeğim var.
İkili ilişkilerde bizleri en çok yıpratan şeyler sence neler?
İkili ilişkilerde bizi yıpratan en önemli şey benim gözümde, özel alanların kısıtlanması. Bir erkekle ya da bir kadınla birlikte oldun diye bütün hayatın o olmak zorunda değil. Bazen tek başına vakit geçirmen veya ailene ve arkadaşlarına da vakit ayırman gerekir.
Birlikteyiz diye her anı birlikte yaşamak zorunda değiliz. İkimiz de farklı karakterlerde insanlarız ve kabul etsek de etmesek de bazen tek başına nefes almak gerekir.
Denizle aran nasıl?
Denize, göle, nehire, küçücük bir su birikintisine bile aşığım. Suyun içinde vakit geçirdiğim zaman mutlu ve huzurlu hissediyorum kendimi.
Yüzmeyi öğrendiğimde dört yaşındaydım ve o saatten sonra da denizden kopamadım. Fırsatını bulduğum her an deniz kenarında alırım soluğu. Yaz - kış fark etmez, yüzerim denizde. Dalgaların sesi en güzel müzik parçalarını kıskandıracak derecede iyi gelir ruhuma.
Tatile gittiğim zamanlarda eve gitmek yerine sahil kenarında uyurum. Hatta beni tanıyanlar Deniz Kızı derler bana.
Bir gün kara yerine denizde yaşamamız gerekirse hiç sıkıntı çekmeden adapte olurum yeni yaşamıma.
Kendimizi ispatlamak için neye ihtiyacımız var?
Kendimizi kimseye kanıtlamak zorunda değiliz. İlk önce bu konuda bir anlaşalım. Ama kendimizi kendimize ispatlamak istiyorsak, iç sesimizi dinlemek lazım. İçinden ne geliyorsa onu yapmak lazım. Çünkü sen mutlu olursan yaptığın her şeyi isteyerek yaparsın. Ve farkında olmadan kendini ispatlamış olursun.
Dünyaya nasıl bir katkı sundun?
Dünyaya tek katkım birkaç ağacın kesilmesini engellemek için direnmek oldu. Ve haksızlıklara karşı direnmek. Onun dışında bir katkımın olduğunu düşünmüyorum.Bütçeni kontrol etmenin en iyi yolu nedir?
Ben parasal konularda savruk bir insanım. Para harcamaktan çekinmiyorum. Tek başıma yaşadığım ilk zamanlarda bu yüzden çok parasız kaldım. Ama bu sıralar harcadığım paraları not ediyorum. Ya da alacağım şeylerin önceden listesini çıkarıyorum. Programlı bir şekilde para harcıyorum.
Nerede yaşamak istesin?
Mars gezegeninde yaşamak istiyorum. Çocukluğumdan beri ilgim var o gezegene. Bir de uzaylılar ile tanışmak istiyorum. Belki de uzaylılar, insanlardan daha iyi bir ırktır.
Şimdiye dek gördüğün en iyi şehir hangisi?
Türkiye'de gördüğüm en iyi şehirler; İznik, Midyat ve bütün Karadeniz şehirleri.
Dünya'da ise Lima, St. Petersburg ve Yeni Delhi.
Sokağa çıktığında ne görüyorsun?
Mutsuz insanlar görüyorum. Göz bebeklerinde yaşam ışıkları sönmüş insanlar. Hayat şartları, insanların baskıları bizleri mutsuz insanlara çeviriyor.
Vakit bulursan, ne tür videolar izliyorsun?
Genellikle müzik videoları izliyorum. Yeni müzisyenler keşfetmek hoşuma gidiyor.
Avatar: The Last Airbender ve Sponge Bob çizgi filmlerini izliyorum. Seviyorum çizgi film.
İtalyan ve Fransız sinemasına ait filmler izliyorum. Bir de İran sineması.
Son birkaç haftadır da Cornetto'nun Cupidity Love Stories sloganı ile çektiği kısa filmleri izlemeye başladım. Güzel işler çıkmış ortaya.
Çok mu acele ediyoruz aldığımız kararlarda?
İnsanoğlu istediği olaylar bir an önce gerçekleşsin istiyor. Hamurumuzda sabır denen duygu yok. Düşünmeden hareket ediyoruz. Sonrasında ise aldığımız kararlardan pişmanlık duyuyoruz. Düşünmek güzel şey. Beynimizi kullanmak lazım.
Kendi cevaplarımın altına yorum bırakmak biraz garip olsa da, sana teşekkür etmek istedim. Hem bu güzel sorular için hem de başta hakkımda yazdıkların için. Çok zarifsin.
YanıtlaSilTabii ki de yazcaksın :)))) rica ederim, o senin zarifliğindi.
Silçok güzel bir röportaj olmuş. ellerinize sağlık. dramayı tanıdığım için cevaplarını okumak mutlu etti beni.
YanıtlaSilkeşke dramayı drama yapan vücudunun sol yanını kaplayan dövmesinin de hikayesini sorsaydınız.
dövmesinden haberdar değilim :) bi dahakine :)))
SilFotoğraflarla da birlikte kafamda bir Drama oluştu bu yazı sayesinde. Drama gerçekten de "güzel insan" :)
YanıtlaSilFotoğraf seçmek konusunda ciddi zaman harcadığımı söyleyebilirim :) herhangi bir yazıya bir görsel aramadığımın farkındaydım :) beğenmene sevindim :)
SilÇok samimi olmuş yanıtlar. Ankara'da yaşamıyor oluşma rağmen Ankara'yı sevme nedenimdir havası, insanı :)
YanıtlaSilBi tek ben mi sevemiyorum şu şehrin havasını? :)))
SilYanıtları ve en az onlar kadar soruları keyifle okudum, kendime de sordum. Yüreğinize sağlık..
YanıtlaSilselam :)
Silhoşgeldin :)
senin blogunu takibe alıyorum,
sana da sorular sormayı çok isterim :)
haberleşelim :)
drama... hüzünlü yarınların melankolik yazarı. çok ama çok güzel bir muhabbet olmuş. fotoğraflarda tam drama'lık.
YanıtlaSilblogunuzu da iyice drama'yı gerçek hayatında tanıyanlar ziyaret etmiş sanırım. :) iyi ki bu soruları sormuşsunuz. drama konuşmayı sevmese de yazmayı sever. o ancak yazarken gerçek drama'yı açığa çıkarır.
sevgili coach bu muhabbet bize yetmedi. en yakın zamanda drama ile ilgili farklı şeyleri tekrar okumak isteriz. :)
Merhaba :)
SilYazdıklarından yola çıkarak onu daha iyi tanımaya çalışıyorum, biraz daha döksün içini hele :) Yeni sorularımı da hazırlamaya başladım onunla ilgili. Yaz tatilini bekliyorum bir taraftan da, Avrupa'yı soracağım ona yolu düşerse :)
Teşekkür ederim uğradığın için.
X.
dramanın blogunda gezinirken rastladım bu derin muhabbete. bende dramayı tanıyan tayfadanım. :)
YanıtlaSilyazarken çok uzun cümleler kurar bizim kız, ama pek konuşmaz. bir günde en fazla on cümle kurduğu oluyor. ama ortamda sevdiği insanlar varsa çenesi düşer. bu seferde susturamazsın. :D sanırım sizi sevmiş drama. hiç bahsetmeyeceği olayları anlatmış. :)
ben de diğer anonim arkadaş gibi yeni bir derin muhabbet bekliyorum. ve bence de dövmesinin hikayesini sormalısınız. Bir de balıklarla aran nasıl diye sorarsanız hoş olur. :D sanırım drama kim olduğumu anlayacak. :)
E benim üzerime farz oldu o halde bunun ikincisini yayınlamak o halde :))
SilTeşekkürler uğradığın için.
Hiiiii bu adsız yapılan yorumları yeni gördüm ben. Arkadaşlar isterseniz gerçek ismimi, doğum yerimi falan da yazsaydınız. Çekinmeyin yani. :D
YanıtlaSilÜçünüzü de tanıdım. Özellikle son Adsız arkadaş seni daha iyi tanıdım. :D
Kusura bakma xCoach. Yorumları okuyunca tutamadım kendimi.
:)))))))))))))))
Silgerçek ismin yada doğum tarihin filan olsa onaylamam zaten yorumları :)))
dramanın yazılarını okurken bloguna kadar düştü yolum. dramanın son günlerde yaşadığı büyük kayıp vr acıdan sonra bu anlattıklarını okumak duygulanmama sebep oldu.
YanıtlaSilbak drama bir şey söylemeyi unutmuş. her anonim arkadaş buraya bir şey eklemiş onunla ilgili bende ekleyim. drama savaşçıdır, asla pes etmez, haksızlıklara karşı korkmadan karşı gelir. korkusuzdur. acıya karşı direnir. drama kalbi güzel insandır. umarım hiçbir zaman bozulmaz o güzelim kaldin drama.