Amatör kümede çalışan neredeyse her işçinin başında en az bir tane enteresan işveren yada işveren temsilcisi tipi vardır. Genelde pek iş yapmadıkları gibi tek başlarına bir odayı işgal ederler, pek bir şeye ellerini sürmedikleri gibi siz çalışırsınız onlar kazanır; hem de sizden kat be kat daha fazla. Zıttırı işlerin pıttırı müdürleridir onlar.
Bunlar hakkında internette trilyon tane derlemeler olmakla birlikte (ve nedense çoğu da beyaz yakalıların sorunlarından başını kaldıramayan klasik İK'cıların editör yüzü görmemiş ücretsiz plan wordpress hesaplarından yada dünyanın en iyi reklam verme yerine sahip olduğunu düşündükleri Wordpress 3,5 sürümlü bloglarında), bir kez de ben kendi deneyimlerimden yola çıkarak feryat - figân yakarayım ve içimdeki kirli hisleri ortaya dökeyim istedim.
5 feryat.
Ne yaptık o işi?
Odasında tüm gün oturup erişim kısıtlaması olmayan bilgisayarında tarla filan ektiği halde, gün içinde bir kaç kez size uğrayıp işleri ne yaptığınızı sorarlar. Hayır ne yapabiliriz ki işi? Yapıyoruz işte. Biraz rahat bırakırsan daha iyi, kolay ve hızlı bile yapabiliriz.
Ben yaptım.
Verdiği işleri kendi üstündeki kişiye anlatırken birden bütün işi kendi bitirmiş gibi davranmıyor mu? Üstüne atlayıp on kaplan gücünde saldırasınız gelir. Genelde 3. çoğul şahıs ekinden (biz) habersizdirler ve 1. tekil kişi ekiyle (ben) sıkı fıkıdırlar. İtinayla düşünülmüş ince planlarla bozmaya başladım ben. Hayır canım, sen yapmadın, biz yaptık. Sen olmadan.
Burada bir aileyiz.
İş yaptırmaya, bağırmaya-çağırmaya, azarlamaya- yeri geldiğnide hakaret etmeye, yeni sorumluluklar yüklemeye yada daha önce hiç yapmadığınız bir alanda size sorular sormaya gelince hemencecik kuruluveren biricik aileniz, maaş ödemelerinin günü geldiğinde yada özel bir işiniz için izin istediğinizde dağılıverir. E hani aileydik biz, ne oldu bizim ödemeler? İnsan ailesine böyle mi yapar? Göstermelik aile yaşantınıza ihtiyacım yok, kaldı ki acaba seninle aile olmak istiyor muyum?
Öylesine yoğunuz ki...
İş yeri içi iletişim kurmaya çalıştığınızda, ekip içindeki yokluğunu fark edip işlerin bir kısmını almasını talep ettiğinizde orayadan kaybolan işveren tipi size tanıdık geldi değil mi? Her allahın günü yapmayı talep ettiği toplantılarda sorunlarınızı defalarca dinleyen ve onlara çözüm üreteceğine dair söz veren iş verenlerimizin yoğunluğu nedense hiç bitmez. Candy Crush turnulavaları, tarla genişletmeleri ve tren yüklemeleri iş hayatımızın vazgeçilmez yoğunluğunu oluşturur.
Performans göstermen gerekiyor.
Doymak bilmeyen bir göz, sahip olmak istenen yeni bir (tane daha) ev yada daha daha çok para kazanmak için açılan yeni bir gereksiz birimin masrafları ve bunun akabinde bir türlü alamadığın o yıl sonu zammı. Kendini gördün değil mi? O, senin çalışmaların karşılığında aldığı yeni Mercedes - Benz C 200 AMG'si ile kızlara hava atarken sen, gecenin bir saatinde etrafında dolanan aç köpeklere aldırmadan belediye otobüsü bekliyorsun ve herşeye rağmen, talep ettiği ve her dakika yükselttiği performansı gösteremiyorsun.
1 figân.
Çünkü; giderleri sürekli artıyor, benzinin fiyatı artıyor (Mercedes su yakmıyor sonuçta), rakip firma daha çok satıyor ve o olduğun yerdesin.
Kendini geliştirmek adına hiç bir şey yapmamış herif, bpş işlerle uğraşmış, hayatına ucundan kıyısından değen parlak fikirleri söndürüp onları paralı birer köle haline getirmiş. Yalnızca kendi cebini doldurmayı düşünmüş, yemiş bitirmiş ne var ne yok.
Sıra gelirlerinin düşmeye başlamasına gelmiş ve onun telaşında, nasıl eski günlere dönerim diye dört dönüyor. Gözden çıkarılacak ilk kişi çalışanlar. Sonra mal varlıkları ve en son olarak da belki de götleri.
Eski günlere dönmeyecekler, dönemeyecekler.
O günü görmeyi iple çekiyorum.
0 Yorumlar