Bacaklarımı duvara dayamış, bir çeşit ters lotus pozisyonunda otururken dikkatimi çeken bir kaç noktaya odaklanmaya çalışıyorum. Yüz küsür kiloluk bünyemle bu garip poza bürünmeden hemen önce iki tane sandal ağacı tütsüsünü yakmıştım ve elit led lambamın rengini de hoş bir leylak rengine çevirmiştim. Terbiyesiz bir detay vermek gerekirse de, yetmezmiş gibi iki sefer de boşalmıştım arka arkaya.
Bu aralar hayatımdan geçip giden ilginç anlarda ilgili dumurluklarım konusunda söylemek istediklerimin olduğunu fark ettim.
Mesela...
Uzun süre önce ev arkadaşı almaya karar vermiştim. Bununla ilgili bir kaç yere ilan bıraktım ve geri dönüşleri değerlendirmeye başladım. Arayanların yüksek çoğunluğu öğrenciydi ve benim evde besleme niyetine bir öğrenci ordusu yaşatmaya niyetim yoktu. Hatta bir tanesi geldi akşam 9 civarında, sanki randevu evi işletiyorum da. Eve baktı etti neyse, çıkar ayak bana LGBT misin diye sordu. Abi ne cevap vereyim şimdi ben sana? oldum. Hırlı mısın hırsız mısın katil misin uşak mısın ne bileyim? Çok arkadaşı varmış da onun için sorun değilmiş de ailesi için sorunmuş. Ee, what can i do for you falan filan yani. Bana şehrin en ünlü travestilerini arkadaşım diye tanıtan birini ev arkadaşı olarak alır mıyım sizce? Almadım.
Mesela...
Akşamdan akşama ortalama iki saat kullandığım lambalar ve haftada taş çatlasın iki sefer çalıştırdığım çamaşır makinesi için 41TL elektrik faturası ödeyeceğim. Ne yapıyon sen, duş muş almıyon mu kokuyon diyenler için müjdeyi vereyim, tanrıdan ki yazın sahip olduğum sıcak su kazanı sayesinde sıcak suya para ödemekten yırtıyorum.
Mesela...
Pom'un, benimle birlikteyken Almanya'da yanına gittiği adamla yakınlaştığını öğreniyorum. Bildiğim, sustuğum ve saygı duyduğum halde, adamın Pom'a, onunla bir ilişki yaşamak ister mi sorusuna verdiği yanıtın bugün hala "hayır" olduğundan emin olamıyorum. Kızıyorum bol bol, dertleniyorum, içten içe eriyorum ve daha bir sürü şey. Benimleyken birlikte yapmak istediğimiz şeylerin bazılarını onunla yapmış olmalarına sıkılıyor olabilir mi canım? Halbuki keyfi kaçmasın, bütçemiz sarsılmasın diye düşünürken? Önümüzde daha çok güzel günlerin var olduğunu hayal ederken? Ortalığı ateşe verdim, İskenderiye Kütüphanesi'nin ateşe verilmiş hali gibiydi ruhum. Sonra dalgalandım, duruldum, kendimi denize bırakmayı düşündüm. Sonra bir de baktım ki, aslında sahip olmak ve ait olmak arasındaki garip denklemin bir yerlerdeki xCoach bileşeni çoktan elenmiş. Canım yanıyor. Demek o otobüsün altında kalıp ölseymişim yada denizde boğulsaymışım o çoktan hayatına devam etmeye hazırmış, öldüğümle kalacakmışım.
Mesela...
Ankara'ya dönme ihtimalimin varlığı bile geleceğe bakışımı bulanıklaştırıyor ve böyle bir ihtimal ne yazık ki görünüyor. İstediğin kadar çalış, çabala, götünü yırt, geceni gündüzüne karıştır; üstüne bir de bencil ve kendinden başkasını düşünmeyen pisliğin teki olduğunu hissettirsin insanlar sana. Yazık.
Neyse.
By.
Mesela ://
YanıtlaSilMesela.
SilGereksiz bir detay; ben de düşünürken amuda kalkarım. Genellikle de düşünme işi bitmeden düşerim.
YanıtlaSilYıllar yıllar önce ciddi bir rahatsızlık geçirdim ve o zamanlar çok sevdiğim, şu sıralar nötr duygular beslediğim bir tanıdığım yüzüme karşı, "O zaman ölseydin, Şimdiye acını unutmuştuk. Sen de bu kadar sürünmezdin." dedi. Anlayacağın insanoğlu bencil biraz. Bir süreden sonra kendini düşünüyor. Karşısındaki kim olursa olsun. Empati duygumuz yok. O nedenle biz en iyi şekilde kendimizi düşünmeliyiz.
Valla bir şey diyeyim mi sana,
SilPom'a dair bir çok şey, özellikle son bir senemize dair, netleştikçe ben de keşke kendimi daha çok sevseymişim diyorum.