"E o zaman sen iş aramaya devam ediyordun?" dedi gözlerini kıskançlıkla izlediğim siyah çerçeveli Tag Heuer'in arkasından devirerek. Bir yandan da Alzheimer hastalığının hafif belirtilerini gösteriyordu titreyerek. Başkası görse karşımda tir tir titriyor sanırdı; sanki patron benmişim de o da orada çalışan alelalade bir çalışanmış gibi.
"Hayır ne bekliyordun ki yarrağam?" diye bir türlü soramadım oracıkta, ben de böyleyim işte, yeri geldiğinde fahişe, çirkef bir horoz, başı boş bir kevaşe; yeri gelmediğinde de minik ve pofidik bir kedi yavrusu, yeni doğmuş bir bearcık, yada korunmaya muhtaç bir aptal aşık.
Seni de sikerim bitmek bilmeyen kaprislerini de. İçimdeki histerik orospu çıktı, sorry, testesterona bağlı kasıklarımda biriken seminifer sıvısı bana böyle uygun olmayan cümleler kurduruyor.
Aslında hiç de tipim değildi herif. Bir lokma balcı vardı, o da tutmaz yani.
Zaten sigortasız çalıştırıyorsun, kendi işimden başka her şeyi yapıyorum, öteki taraftan İŞKUR mu ne, öyle saçma bir yerden iş başı eğitim programı başlatmışsın; daha durayım mı aq gerizekalısı? Tabii başka iş arıyorum, bulduğum an geçeceğim de. Demedim tabii, gözlerimi bir Kraliçe'nin yapması gereken şekilde kıstım, başımı öne doğru eğdim ve saçımı arkaya doğru fırlattım. Olmayan saçımı.
Olmayan saçım
Ocak 14, 2017
xCoach Incomprehensible
0 Yorumlar