Sinir bozucu şekilde halen sabahın beş buçuğu filan, uyanmaya bir buçuk saat kadar var, güneşin doğmasına iki, evden çıkmaya ise iki buçuk.
Rüyamda ölesiye nefret ettiğim birini gördüm. Mersin'den ayrılmadan önceki şirketteki sorunların neticesinde çantamı ve eşyalarımı toplayıp çıkışımın hemen öncesiydi. O geri zekalı şeye bir şansımın daha olup olmadığını soruyordum.
Bir diğer geri zekalı da benim aslında, sen bir İngiltere Kraliçesisin, ne şans dilemesi? O seni kaybettiği için kaybeder, sen değil.
Karanlığın içinde fade-out efekti ile kaybolan görüntünün yerini üzerine burnumdan filan damlamış kanla kaplı bir yastık kılıfı aldı. Çok sinirlendim çok. Rüya da olsa, kendimi öylesine aciz, muhtaç ve saçma sapan bir duruma nasıl düşürdüğümü merak ettim saatimin alarmı çalana dek ve profesyonelliği tembellik olanların dünyasından uzaklaştığım için kendimi şanslı saydım.
Ay şimdi siz bunu okuduğunuzda iki sene önceki çirkinlikleri bir türlü unutamadığımı falan sanıyorsunuz değil mi? Öyle sanmaya devam edin. Çünkü nefret ve kin, insanı diri tutan en önemli şeylerin arasındadır.
0 Yorumlar