Yıl olmuş 2020 ve bizim Murathan Mungan hakkında konuşmamız gerekiyor.

Toplama albümler konusundaki düşünlerim taa iki yüz milyon yıl önce ilki basılmış olan Melih Kibar'ın Yadigâr tribütünden beri aynıdır; iyi olanı gerçekten severim. Derseniz ki sen kimsin de olmayan kulağınla tribüte yeriyorsun amk yaşlı ayısı, o da senin sorunun değil.

Bu tür albümlerin içinde bir başkası daha benim için diğerlerinin arasından sıyrılarak olanca asaleti ile karşıma dikilir; Söz Vermiş Şarkılar. Hatta belki o albüm için içi dolu görünen bir şeyler de yazmışımdır zamanında. Cem Karaca, Zuhal Olcay, Ayten Alpman, Neşe Karaböcek gibi ilâh ve ilâhelerin yanı sıra o zamanı için yeni yetme sayılabilecek Göksel ve Athena gibi tipler de kendilerinden beklenmeyecek kadar iyi işlerle o albümde yer almışlardı. Ah, mazi kalbimde bir yara.

Söz Vermiş Şarkılar'ın üzerine bir milyon tane kadar daha albüm çıktı. Hatta Yaldız T. için bile. Murathan Mungan'ın yeni albümü ve içindekiler, başlı başına bir yazıyı hak ediyor bence. (Uzun ya da kısa, o tamamen benim küçük Coach'umun keyfine kalmış bir şey).

Konuya Koray Candemir'in Güz Defteri ile tam ortasından dalmak istiyoruım. Bu şarkıyı ilk kez Gaziemir'de yağmurlu bir akşam üstü, "iş çıkışında hava hala aydınlık" diye basit bir şeye sevinirken dinledim. Tıpkı Il Me Semble'yi ilk kez dinlediğimdeki heyecanı uyandırdı bende. Sumru Ağıryürüyen'den dinlemiştim ilk önce. Başka bir yaşamdan kalan bıçkın şarkılar toplamamdaki Ish kinara'dan tanımıştım onu. Tıpkı Zuhal Olcay gibi onun da artık bende çok farklı bir yeri var. Ne de olsa Ankara based bir müzisyen...

Buradan hemen kırmızı şarap kokan sesiyle Zuhal Olcay'a atlıyoruz. Ve anlıyoruz ki hepimizin şurasında Dargın Bir Bahar kalmış. Tıpkı bitmek bilmeyen bir sızı gibi gidip geldiğimiz yollar, erimek bilmemiş zirve karları ve bir kaç metre altında kısa süren yazlara aldanıp açmış meyve ağaçlarının tuhaf neşesi gibi. Bu arada, Zuhal Olcay'ı sanırım artık kendi adını taşıyan şarkıların sahibi bir solist olarak görmek yerine bu tür tribütlerde görmeyi kabul etmek daha iyi olacak. Arka arkaya yer aldığı bu tür albümlerin içinde aranan simalardan birisi oldu. Bir ara Mazlum Çimen albümü hakkında da ahkâm keseceğiz.

Bir kere, benim yeni tanıdığım bir sürü adam bu albümde var. Candan'ın yeni jenerasyon müzik insanlarına dair bir sözü çok hoşuma gitmişti, galiba Nino Varon bir röportajında söylemişti; "biz her albümde varız, yeni seslere fırsat tanı". Bunun gibi bir şeydi.

Açıkçası Çağatay Akman diye bir şarkıcının varlığından dahi bihaberdim. Söz Vermiş Şarkılar'da Neşe Karaböcek'ten dinlediğimiz Otel Odaları'nı almış ve allak bullak ederek önümüze biraz fıstık ve kocaman bir 70'lik bira ile birlikte servis etmiş. Sesi güzelmiş. (Şimdi bir Google Search yaptım; Gece gölgenin rahatına bak diye bir şey yapmış. LOL)

Ve gelelim tesadüfen Mhan'nın instagram'ında tesadüfen gördüğüm o videodan sonra olanlara (ve tabii bu yazının yazılma sebebine).

Abi o Can Algeç kim öyle ya? O nasıl bir ses? Yeminle aldı geçti. Ama kalbimi. ASDHGHKSLD. Sert Erkek kendisine nasıl cuk diye oturan bir şarkı? Adeta karşısına geç trilyonlarca saat söylettir, ardından istediği her şeyi yapmak için ... Neyse, ben evli barklı bir bearım.

Bu arkadaşın sesi nasıl güzel böyle ya? Tütsülenmiş bir parça somon gibi. (Benzetmeye bak, benim amk). Şarkı da çok iyi gitmiş. Bir şekilde bu şarkıyı, o deri ceketli siyah beyaz videoyu ve viskiyle aromalandırılmış kocaman bir bifteğin lezzetindeki esrarengiz sesi unutmadığınızdan emin olmam gerekiyor. Ne yapsam acaba?

Yenilerden yeniden eskilere dönerek son dönemecimize girerken karşımıza yine Nünü Duru çıkıyor. AY CANIM AYOL. Sağolsun, kendisinin instagram'ında pek bakla ıslanmadığı için Mhan albümünden onun sayesinde haberdar olmuş ve heyacanımıza bir kaç hafta yenik düşmüştük. Altı yüz yıl önce hayatıma girip çıkmış olan eğik pipili Erôl'ün büyük bir halt yemişçesine Otherside'in tepesinde Nünü'nün şimdilerde evlenerek kendinin heteroseksüel olduğuna inanan partneriyle karşılaşmasının ardından geçen sürede Nünücüğüm benim gözümde çok farklı bir yere geldi. (Bir ara o tuhaf albümüne değineceğiz)

Nünü'yü ve o arabesk - pop halini seviyorum ben ya. Samimi geliyor bana. :canımay: Yaldız'a filan yakıştırıyorlar bu sıfatı ama Nünü bence daha samimi. Şarkısı da öyle. Aşk bu'nun Aşk Yeniden gibi keskin ve belirgin hatlara sahip olmayışı bana eski zaman aşklarının o vazgeçmeden önce gösterilen çabaların verdiği heyecanı hatırlattı. Kızlar ben yaşlanıyorum galiba lan. Bir gün bir yerlerde karşılaşalım ayol. Öptüm kokulu kokulu.

Ve kapatırken değinmemiz gereken bir şarkının daha olduğunu hatırladım. Ozbi ile birlikte seslendirilen Gecenin Eldiveni. Ben bu tür müzikleri çoğunlukla gürültüden ibaret olarak tanımlıyorken kendimi birden yanıp sönen disko ışıklarının altında etrafımdaki kimseye değmemeye çalışarak dans ederken buldum. Sanırım en son üniversitenin dördüncü sınıfında falandım sabaha kadar bir gece kulübünde eğlendiğimde. Daha doğrusu eğlendiğimi sandığımda. Fakat vokalleriyle beat'ıyla (?) bu şarkıyı çok sevdim. Sanırım Ozbi'nin diğer şarkılarını da dinlemeye başlayacağım.

Sıkıldım, by.
See you bitchez; çok kolileşmeyin bu aralar.

Yorum Gönder

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes