Ailemizin araştırmacı gazetecisi Müge Anlı'nın programına çıkan konsomatrislere ağlamaklı bir ses tonuyla "ailelerinizin yanına geri dönün" diye yalvarması en az sizin kadar benim de yüreğimi parçalayan bir haykırış adeta. Fakat bir o kadar da samimiyetten uzak.
Birlikte program yaptıkları tontiş avukat amcazade bey ise, ondan her zaman beklediğimiz ilginç ve tuhaf çıkışlarıyla yine ekranlardan evlerimizi şenlendiren bir başka detay. Günlük komedi ihtiyacımızı giderebileceğimiz bir gün ışığı adeta.
Parlak ve çekici ışıkların çekiciliği olsun, kadınların bu işe alışmış oldukları için yapıyor olduklarını düşünmekler olsun... Canım ya, hepimizin evine en az böyle iyi niyetli bir amcazade nasip etsin yüce Tanrı.
Yıl olmuş 2020, ülkemiz almış başını yürümüş; teknolojiden, üretimden, turizmden başımız döner halde ama içimizde halen sırf ışıklar parlak ve USS Enterprise 1701E'nin çekici ışını gibi cazibeli diye kons'a çıkan kadınlar var... Ya tanrı innasabirin ayol, değil mi?
Halbuki sokakta elini sallasan işe çarpıyor. Kimse seni bedavaya çalıştırmaya çalışmıyor, sömürü yok, fazla mesai desen o da nesi filan. Fabrikalarımız 7/24 çalışıp dünyanın 31.5 bucağına ürün ihraç eder halde filan.
Gören de böyle böyleyiz sanacak, şaka gibi. Tanrım, neden bu kadınlar hala başka erkeklerin masalarına meze olmayı tercih etmişler? Zevk mi alıyorlar yoksa ay? Ayrıca, zevk alıyorsa da alıyordur, bu yine sizin işiniz değil.
Keşke birisi çıksa da tuzu göreceli olarak kuru olan, "çok güzel arabaları olan" bu insanlara Ankara'nın, İstanbul'un, İzmir'in, Adana'nın filan arka sokaklarında dönen gerçeklerden az bir şey de olsa bahsetse.
Gerçi biliyorum dedi ya, dur bakalım, bir kaç güne anlarız.
Hani çok güçlü, kuvvetli, kendi kendine yeten bir ülke olarak tanımlıyoruz ya canımız ülkemizi; işte aynı yerde belirsizliğin yarattığı yapış yapış, ne olduğu pek de belli olmayan garip kokulu, uzaktan içine azıcık güneş ışığı vuran safran sarısı sisin içinde insanlar bir şekilde hayatta kalmaya ve etraflarında sorumluluklarını taşıdıkları insanları da aynı şekilde hayatta tutmaya çalışıyorlar.
Bu çaba herkes için aynı şekilde işlemiyor eğer bir mahsuru yoksa; kimisi TV ekranlarında bir takım şovlar yapıyor, kimisi de pavyonda kons'a çıkıyor. Hayatın adaletsizliği diycez, ne yapçaz?
E tabii, bu iş, her gün göreceli olarak iyi sayılabilecek bir otomobille stüdyoya gelip TV'nin tam da içinden ahkam kesmeye de benzemiyor tam olarak.
Seven bir kalp buldular da yine mi pavyonda çalışmaya karar verdiler?
Onları sevdiklerini sandıkları adamlar sattı onları oraya. Bin bir hile hurdayla başka erkeklere "arkadaşlık" etmeye zorlanan kadınlara ağlak seslerle "çıkın o çukurdan" diye dil dökmek yerine neler yaşadıklarına odaklanmaya ne dersiniz? Örneğin zorla imzalatılan senetlere, ailelere yöneltilen tehditlere, ölümle korkutmaya?
Dram pornosu üretmekten vazgeçmek yerine bu drama neden olanlara çözüm olmak; hatta üretmek daha doğru olmaz mıydı sizce? Müge Anlı o kadar çok insan tanıyor, e madem tanıdıklarını hayırlı bir iş için araya koysun da dikilsin şu kanayan yara...
0 Yorumlar