Otomobillerimiz desdiysem lafın gelişi. Yoksa, normal şartlar altında çalışan birinin bunlardan bir tane alması, gece rüyasında göreceği hoş bir detay olabilir.
Neyse.
Avrupa'daki büyük otomobil üreticilerinin çoğunun Almanya kökenli olduğunu düşünürsek eğer, elektrikli otomobil üretiminin de bu markaların öncülüğünde gelişeceğini söyleyebiliriz.
Tesla bu konuda ilk olsa da, muhtemelen önümüzdeki bir kaç yıl içinde Avrupa'daki rakipleriyle ciddi bir rekabete girmeye çalışacak. Hatta bu rekabette şimdiden arayı açmak için, üretim maliyetlerinin daha düşük olduğu Çin'deki fabrikasında ürettiği ürünleri tren ve gemilerle Avrupa'ya taşımaya başladı.
Neyse, kafamın hemen hemen hiç basmadığı bir alan olan ticaretin çirkin yüzünü bir kenara bırakarak Avrupa'daki otomobil üreticilerini elektrikli modellerine göz atalım.
EQ: Elektriğin Mercedes'i. Ama biraz tombulca bir Mercedes.
Mercedes'in EQ otomobilleri sizce de biraz... tombul ve hantal değil mi?
Sanki biraz da, Moskova civarındaki bir garajda, bir votka mafyasının lideri için özel olarak zırhlanmadığı kalmış. Öyle bir yayılmışlık kenarlara doğru.
Tuhaf bir arada kalmışlık hali var bu arabanın. Dur bakalım, bir kaç güne çözerim ben.
BMW - iX: Dişleri ağzından taşmış allı güllü magazin malı bir bombayla mı karşı karşıyayız?
BMW'nin elektrikli otomobilinin yerden yüksek hali... sanki dişleri ağzından taşmış bir magazin ikonasına benziyor. Devri henüz gelmemiş ama geldiğinde de enteresan skandallara imza atacak gibi.
Demet Akbağ'lı "Akrep" dizisindeki fettan karı gibi.
BMW ve o çift böbrek ızgarası olmasa ne yapardık nasıl bir şeyle karşı karşıya kalırdık acaba?
Bildiğiniz gibi, elektrikli otomobiller, motorlarına hava girmesini sağlamak için ön taraflarında bir hava açıklığına ihtiyaç duymuyor. Bu da BMW'nin o büyük böbreklerinden nasıl ve ne şekilde vazgeçeceği konusunda bende bir kaç saniyelik bir soru işareti oluşturuyor.
Böylesine ergence kısılmış gözlerin tam ortasındaki bu büyük dişler konusunda BMW'nin ne yapacağını merakla bekliyorum.
Gerçi, iki böbreğimi ve üzerine bir de kalbimi satsam bundan bir tane alamayacağımı bildiğim için, çok da şey yapmama gerek yok.
Apple hemen hemen aynı strateji: Yeni bir şeyler denemeden var olandan ilerlemek: Audi eTron
Audi, tasarım çizgisini gelenekselliğin üzerine kurmasıyla taktir kazanan bir marka. Tıpkı Apple gibi, tasarımda yeni bir şeyleri hep var olanın üzerinde gerekli değişiklikleri ve modifikasyonlarla götürüyor. Bu da onun sert ve erkeksi hallerini daha da güçlendiriyor.
Erkeksi severim, bilirsiniz.
Tipik şekilde, durmadan spor yaparak daha da olgunlaşan ama aynı anda fit kalmayı başaran muscle daddy bearlar gibi.
e-tron tek başına bir model değil, bir sürü Audi modelinin elektriklilerinin adı ve Ministry Report - Azınlık Raporu'nda, henüz Nokia 7110 varken geçen bir alt marka.
O yüzden bu challenge'in rakibi bence şu anda Audi. Belki de benim ultra seçici ve kaliteli (?) bakış açım size farklı şeyler söylüyordur.
Ama burada, bu mecrada; sizin söylediğinizin ne önemi var?
Not: Hani BMW için bir kaç organımı saymıştım ya, Audi almak için bütün iç organlarımı ve gastrointestinal sistemimi satmam lazım. Öyle bir pahalılıktan söz ediyorum.
Bu yazının bence en şıkı: VW I.D.4
Gerçi göreceli olarak yeni gibi görünen bu tasarımları ben, orta okula giderken süpriz yumurtaların içinden çıkan maket arabalardan hatırlıyorum.
Konuyu hızlıca çevirmek gerekirse eğer, bu dönüşümün en vizyoner olanı bence VW oldu. Markanın geçmişiyle bugünü arasında "elektrik" vizyonu ile şekillendirmeyi en iyi şekilde yapan marka VW.
Çok da abartılı olmayan çizgilerle marka adeta anlamıyla bütünleşiyor: herkesin otomobili.
Gerçi Türkiye'deki 500.000 civarındaki (I.D.3 bile 600.000 liradan girmiş Türkiye'ye - benim iyimserliğimi siksinler amk) fiyatıyla Türkiye'deki herhangi birinin otomobili olmak konusunda seçici olacağını şimdiden bildiğimiz VW elektrikli otomobilleri artık BMW, Mercedes rakipleriyle ve Audi gibi aynı ailenin içindeki kuzenleriyle isimsel olarak daha yakın. ID alt markasının sonuna eklenen 3, 4 ve 5 gibi rakamlarla VW sanıyorum ki geçmişiyle bağlarını koparmaya hazırlanıyor.
Gerçi BMW ve VW'nin modellerinin ikisinin de başında "i" var. Umarım madilik çıkmaz. Kurumsal ve endüstriyel yoluşmalar mahalle kavgaları kadar zevk vermiyor.
Şahsen ömrüm boyunca çalışsam dahi paramın asla yetmeyeceği bu otomobiller için neden çene yoruyorum, onu da anlamıyorum. Herhalde kiminin parası kimini duası. Ya da zenginin malı züğürdün çenesini yorar mı? Öyle bir deyişin şekil bulmuş haliyim.
Şimdi arabalara bok atıyorum ama, birinin anahtarını bana verseler bu tükürdüklerimi nasıl yalarım.
Neyse ya, öf. Çenem düştü yine.
By.
0 Yorumlar