İzmir'deki bir organize sanayi bölgesinde çalışıyorum ve benimki de dahil olmak üzere etrafımda onlarca fabrika var, hepsi de vızır vızır çalışıyor.
Çalışmanın ötesinde, bu fabrikalar içinde devamlı bir işe alım sirkülasyonu var, ben de işe ilk başladığımda, bu devamlı hareket halinde olan tekerleğe atlayarak başladım ve, temmuzda 5. yılıma gireceğim. Benim kendimin bile beklemediğim uzunlukta bir süre bu.
Fabrikaya işçi almak üzere verilmiş ilanların bazılarına gelen telefonları karşılıyorum. Telefondaki insanların bazı tavırlarından yola çıkarak burada bahsetmek istediğim şeyler var; örneğin iş ararken nasıl davranmamanız gerektiğine dair bazı anektodlar...
- Telefonda maaş konuşmayın. Bir gelin, tanışın, bakalım siz işe, iş size uygun mu? Sonra maaşı konuşursunuz.
- Her şirket uzaktan CV kabul etmeyebilir. Bu yüzden sizi fabrikaya davet ederler, özel bir yere konulacaksınız bilginiz ve beceriniz ölçülür, ardından ikinci aşamaya geçersiniz. Genellikle işçi alımlarında CV'nin bir önemi yoktur, beden işlerini yapabiliyor musunuz, ona bakarlar.
- Ayağınıza servis beklemeyin. Taktir edersiniz ki ultra üst düzey bir yönetici ve şirkete milyon dolarlar kazandıran bir satışçı olmadığınız için servisi ya da daha cahil bir cesaret örneği olarak şirketin size tahsis edeceği arabayı kapınızın önüne kadar beklemeyin. Azıcık yürüyün, hatta gerekiyorsa bir otobüse binerek servisin geçtiği en yakın noktaya ulaşın. Uzlaşabilirseniz yol paranızı şirketten tahsil edebilirsiniz mesela.
- Kimsenin size ilk günden bir masa ve o masanın üzerine bir bardak kahve vermesini beklemeyin. Modern dünyadaki kapitalist iş dünyası - özel sektörden bahsediyorum - kendi tırnaklarınızla kazıyarak bir yerlere gelebileceğiniz bir modelden ibaret. Bu Almanya'da da böyle, Amerika'da da, dünyanın başka bir yanında da. Türkiye'de yine biraz yalakalık ve torpil denilen saçmalıkla işler yine daha kolay yürüyebiliyor; baskılara, yıldırma politikalarına, caydırmaya karşı kendi başınızasınız, buna kendinizi iyice hazırlarsanız iyi edersiniz. Masayı da, kahveyi de kendiniz kapacaksınız.
Öteki yandan, aslında piyasada çalışılabilecek pek çok alan ve bu alanlarda açık pozisyonlar varken, gerçekten işe ve çalışmaya ihtiyacı olan insanların bütün bu sorunlarına rağmen iş beğenmiyor oluşu da aynı bir tartışma konusu.
Bu devirde, iş beğenmemek nedir abi? İsviçre'de mi sanıyorsunuz kendinizi? İsviçre'de bile insanlar iş bulabilmek için senden çok farklı yollardan geçmiyordur bence. Çalışma saatlerini beğenmiyorsunuz, servis güzergahını beğenmiyorsunuz, maaş beğenmiyorsunuz?
Hayrola?
Şahsen ben, her sabah saat 6.45'te arabama binip otobandan Gaziemir'e geliyor ve oraya park ederek servisle işe devam ediyorum. Bazen, tanrı tarafından lanetlenmiş gibi, 510 numaralı belediye otobüsüne bindiğim de oluyor, hem de sabahın 6.25'inde kalkanına. 6'da evden çıkıyorum.
Bir önceki COVID19 aşısında da yazdım, siz kendinizi bu çarkın içinde nereye konumlandırıyorsunuz, öncelikli olarak buna bir bakmanız lazım. Hepimiz öyle ya da böyle yeri kolayca doldurulabilecek olan yük eşekleriyiz, Samsung S20 Ultra kullanıyorum diye ben senden çok da farklı bir yerde değilim. Kaldı ki o Samsung'u üreten de benden farklı bir konumda değil. Hepimiz ortak bir işi, ortak bir hedefi tam 12'den vurarak tamamlamaya çalışıyoruz.
Mesela, bir de iş için akrabasını aratanlar var. Bir kadının kocası aradı bizi pandemi esnasında depo personeli ararken. Servis kapısının önünden geçmeliymiş, mesaiye kalamazmış, geç gelemezmiş, erken çıkamazmış.
Peki, oldu, başka bir arzunuz? Sen bir şirket kur da karını orada, istediğin gibi çalıştır o zaman? dedim telefonda. Kapattı ağzını bozarak.
Ben bırak senin ağzını bozmayı, kokulu büzüğünü bozarım iki parmağımla da, iş yerine ve işe saygı...
Yani beyler bearlar, demem o ki, gurur filan yapıp illa diplomanızla iş yapma hayaliyle yanıp tutuşmayın. Türkiye'desiniz ve bu, tuhaf, yapış yapış, bataklıktan hallice dönem geçene kadar idare etmek için elinizden gelen her şeyi var gücünüzle yapın. Herşeyden önce, gerçekten paraya ihtiyacınız var mı, ona bir karar verin. Bana öyle geliyor ki, iş arayanların bir çoğunun yok.
Bu arada da tabii, yıllarca okuduğunuz - artık her neyse - şeyle ilgili neden bir şeyler yapamadığınızın hesabını da sorabilirsiniz.
Sormalısınız.
0 Yorumlar