Prens Harry'nin "büyük istifa" ya selam çakan açıklamalarından hemen önce kendisine sorması gereken bazı soruların olduğu konusunda bence hemfikiriz.
Dünden bugününe süregelen geçmişinde dürüst bir şekilde yaşam kaygısı gütmeden yaşayıp gelmiş olan birisi olarak, eğitim ve fırsat eşitsizliği ile yüzleşmek suretiyle hayatını tam da kendisini mutlu edebilecek kıvamda sürdürmekte epey zorlanan insanlara, hangi deneyimlerinden yola çıkarak "mutsuzsan istifa et" diye telkinde bulunabiliyor?
Puslu ve yağmurlu havada anlatılan, prenslerle prenseslerin mutlu sona erdiği dramatik masalların etkisinden çıkamamış zâar.
Sanırım Kraliçe nenesi zamanında dizinin dibine alıp bazi konulardaki öğütlerden mahrum bırakmış. O zaman biz kendisine bu öğütlerden bir kaç tanesini verelim.
Mesela bu eylemi hayata geçirmek konusunda eyleme geçmeyi düşünen insanlar için ne tür bir çalışma, girişim ya da danışmanlık hizmeti sunmayı amaçlıyor?
Hedefin varsa oraya giderkenki yolu da hesaba katmışsındır herhalde.
Bazı konularda epey boyunuzdan büyük konuştuğunuzun farkında mısınız? Sizin için kolay olan bir şeyin başkaları için üzerinden atlayarak ulaşılmasının mümkün olmadığı engellerle dolu bir dikenli bir yol olduğunun? Ve muhtemelen hayatlarımızın o yolun sonunu hiç bir şekilde göremeden biteceğini?
Biz, şu anda 30 ile 40 yaş arasında olan grup yine biraz daha şanslıyız. Lisans derecelerinin üzerine bazılarımız yüksek lisans ve doktora yaparken bazılarımız başka alanlarda da kendilerini geliştirip çok yönlü insanlar haline geldiler. Fakat hayattan zevk alma temasının etrafında dönme işi ne yazık ki hepimiz için her zaman geçerli değil. Ortalama bir standardı sürdürmek için çalışmak zorundayız ve çok sevgili prensimizin etrafına ilham vermek için ortaya attığı tuhaf görünen aforizmalardan almamızı istediği kadarıyla payımıza düşeni alıp deli cesaretini gösteremiyoruz.
Durum ne yazık ki hane halkının gündeminin bebeğinin ten renginin ne olacağına dair içi boş ve aslında önemsiz olan dedikodularını piyasaya sürerek equality ve diversity anahtar kelimelerinden milyonluk "içerik" temalı reklam anlaşmaları yapmaktan biraz daha kozmopolit, yaralayıcı ve en temel haliyle üzücü.
Bol nar ekşili ve domatesli laf salatasına devam etmeden önce, prensimizin sanırım ailesinden gelen ünvanları da ailesinden ayrıldığı hızla terk etmesini ve olan (ve belki de olmayan) iş deneyimleriyle istifa etmelerini önerdiği insanlara birlikte aynı şartlarda iş aramasını, kazandığı parayla geçinmeye çalışmasını tavsiye etmekten başka bir çare kalmıyor.
Ve tabii öncesinde, kraliyet ünvanlarını da aynı samimiyetle bırakmasını ve, eşitlik temalı etkinliklere katılmadan önce pahalı mücevherleri kasaya kilitlemesini öneriyorum.
Hem bu arada artık prens, prenses, düşes, dük, kontes, kraliçe, kral mi kaldı? İngiltere sahi ne zaman bunlardan vazgeçiyor ve tarihin tozlu sayfalarına gömüyor bu ilkelliği?
0 Yorumlar