Canım bazen işten izin alıp şehrin herhangi bir yerinde var olan ve modern sanat olarak tanımladığımız şeylere vakıf olmak istiyor. Bunu modern sanata bir yolculuk, kavram karmaşasına kapsamlı bir çözüm, histerik zihinlerin anlamlı bir ızgaradan geçerek bakır bir imbikten süzülen saf alkôl zerrecikleri gibi benliğimle buluşmasını istiyorum. Kendimi hiç bir zaman sanatçı olarak tanımlamadım, fakat tanımlayacak yetkinlikte olmayı çok isterdim.
Fakat bu keşke benim gibi yalnızca istemekle kalsa başkaları için de. Modern sanata doğru enginlere açılmış bir gemi gibi sonsuz br yolculuğa çıkasım geliyor gelmesine de, ben bazen - tamam, çoğu zaman, modern sanatın vermek istediği mesaja dair notlarını okumakta ya zorlanıyorum ya da sanat olarak sunulan şey aslında hiç bir şey ifade etmiyor.
Yaptığınız şey gerçekten bir parça "sanat" mı yoksa ürettiğiniz çöplerin farkında mı değilsiniz?
Kendini ifade yöntemi olarak sanatı kullanmak yeni bir şey değil ve şu anda bunun tarihçesine inecek ve inanılmaz anektodlarla makber şiirinden hallice bir bunaltı yaşatacak değilim. Fakat büyük büyük anlamlar yüklenen ve karşılığında izleyene / dinleyenlere ve belki modern tanımıyla deneyimleyene pek de bir şey katmayan "şeyler"e sanat / sanat eseri / sanat deneyimi gibi göreceli olarak yüksek anlamlar katmalı mıyız; işte bundan emin değilim ve bu soruya vereceğim şahsi yanıtım hayır.
Bugünlerde bize sanat ve sanat eseri olarak sunulan; herhangi bir disiplini, özeni yada birikimi üzerinde taşımayan şeylerin çoğu size de çöp gibi görünmüyor mu?
On binlerce farklı renkte boyayla yağı bol buluşçasına anlamsızca sıvanan yağlı boya tabloların üzerinde yarım bırakılmış yemek tabaklarından fallar bakmak, tuval üzerindeki yarım bırakılmış objelerin gerisini beynimizin hayal gücüne bırakmak, camların üzerindeki sıva kalıntılarından gizli mesajlar çıkarmak, odanın bir köşesine yığdığımız mavi naylondan çöp poşetlerine büyük anlamlar yüklemek yada kan doldurucu bir form olarak, altında halen çürüyen insan bedenleri varken deprem enkazlarını rengarenk balonlarla süslemek için galiba yeterince olgun bir toplum değiliz; yada sanatçılarımız bu işte kendilerini önemsedikleri kadar iyi değiller.
Toplumun büyük bir kısmı hergün makarna ve şanslıysa biraz pirinçle besleniyor, sizce de bu toplumdan çok şey beklemiyor musunuz? Burada ikincil ve belki de en önemli soruyu etrafımızda bulduğumuz herhangi birine aniden sorarak düşünmesine fırsat vermeden yanıtı kapmaya bakma gerekiyor; sanat kimin içindir?
Sular kesikti, ödevimi yapamadım öğretmenim.
Her halukârda ortada anlatmaya, anlaşılmaya ve aradaki elektriği yakalamaya dair bir sorun olduğu aşikâr. Yalnızlıkla ilgili ağızda ıslatılan ve üstü atmıklı Playboy dergisi yapraklarından elde edilen kağıt hamuru ile soyut dildocuklar yapmaktan çürümeye yüz tutmuş bir bir vibratörü duvara tek taraflı kromajlı bantla yapıştırıp o bandın altında pili bitene kadar umutsuzca çırpınmasını izletmeye kadar pek çok soyut yada somut iafde biçimi var.
Ben sadece iskelenin üzerine sandalye atıp ayaklarımı uzatıyorum mesela, bu da bir enstelasyon olarak düşünülebilir mi? Yada biraz daha dürüst bir soru sorayım, kendimle baş başa kalma halimin imkanlar dahilinde gerçekleşen performansı bir enstelasyon olarak düşünülmeli mi?
Modern sanat adı altında bilerek yada bilmeyerek yarım bırakılmış, kendince tamamlanmış sayılsa da baştan savma bir üslupla öylece kenara atılmış ve tam da bu formuyla modern sanat olarak tanımlanmış her eserin dünyaya açılış kitabesinde modern insanın yalnızlığı, şehrin kaosu ve kafa karışıklığının getirdiği karmaşa var.
Kaoslardan estetikler yaratmak temasında işlenen bu eserlerin açıklamalarından rastgele dağılan renklerle hayat arasında random bağlantılar ve karışmış renklerden birbiri yanında yürüyen insanları hayat çizgilerine dair astrolojik çıkarımlar yapıyorduk. Halbuki ortaya çıkan şeyin karşıdan görünümü en fazla beş yaşındaki yeni yetme bir veledin ortaya koyabileceklerinden daha fazla değildi.
Yarı karanlık bir odada, arkasına aldığı üstü işlemeli yün yorganın önünde böğürtlenli kremin farklı kullanım alanlarını anlatan Star Deniz bile bence daha başarılı bir modern sanat performansı sunuyordu.
Hepimiz çevremizle ilgili sorunlar yaşıyoruz ve öyle yada böyle duyarsızız. Elimizden bunları önemsemekle ilgili bir şey gelmiyor olabilir yada bağımsız bireyler olarak bunları önemsemiyor olabiliriz. Kaosu, yanlızlığı, bıkkınlığı, kırgınlığı biliyoruz ve so; yetmedi mi bu fikir etrafında dönüşüp değiştiğimiz? Duyarsızlık ve kalabalık içinde yalnız kalma halimiz modern sanat konusundaki kaçış noktalarımız mı? Daha doğrusu, noktalarınız mı? Meali: üzerinde sanat üreteceğiniz başka konu mu yok?
Evimizde canımız sıkılırken yapıvermeye başladığımız şeyler gerçekten modern birer sanat mı?
Hayatlarımızın yalnız olmak, çaresizlik kalmak, bıkkınlık
hissetmek yada buna benzer ve izlerken göz devirmemize neden olacak
şeylerle ifade edilen biçimlerinden yeterince bahsettik ve modern sanat
yapan insanların evlerinde canı sıkılırken yapmaya karar verdikleri ve
gece yarısı geçtiğinde yatıp uyuduktan sonra bir daha asla
dokunmadıkları eserleri için başka tanımlar bulmaları gerekiyor. Üretilen bu deli saçması çöplere uygun olmayan tek bir şeyi ise biliyoruz: sanat.
Bence bizim modern sanatçılardaki olay sadece içip içip yarım yamalak bir şeyler yapmak ve bunu sırf biraz görünür olmak, etkileşim kasmak ve belki toplu halde bile genele bir şey ifade etmekten uzak contemporary ön takılı, ucuz şaraplı ve enseden toplanan yoluk saçlı insanların ortada dolaştığı minimalist ifade biçimlerinin içine yerleştirmek. Bir de tabii bazı burslardan yada davetlerden yararlanarak ülkeler arası "eserlerini taşımak", başka havaları solumak ve ne yazık ki kendilerine ilham olacak başka hülyalara dalmak var. Bu da bu kıskançlık, yergi, haset ve drama sosuyla ile dolu yazının belki de asıl dayanak noktasını oluşturuyor: çekememezlik.
Sanatın amacının duyguları uyandırmak olduğu düşünüldüğünde belki de asıl iş bu hiç biri birbirine benzemez bayağılıktaki "şeyleri" incelerken yaşadığımız eğlenmişlik hissidir.
Olgun insanlardan nasıl böylesine sığ ve basit şeyler çıktığını gördüğümüze şaşırıyor, bunların bir şekilde para ettiğine kızıyor, izlediğimiz şeyler kadar basit ve eskiden olsa insan içine çıkması bir yana, evin içinde dahi tutulmayacak komiklikteki şeylerden ibret alıp kahkahamızı savuruyoruz. Modern sanat öyle veya böyle bir yerlerde bir şeyimizi harekete geçiriyor.
Birinin çıkıp yapılan bu şeylerin aslında sanat olmadığını öyle yada böyle söylemesi gerekiyor, umarım bir gün birisi gerçekten çıkıp bunu başarır.
0 Yorumlar