Bu içeriği üretirken, karşıma Spoti'de böyle bir podcast çıktı. Vaktiniz varsa dinleyin.
Epey mük bi öğleden sonra. Hava sonbahara dönüyor, yaprakları kızartan rüzgar sevimsiz bir vızıldamayla sıcak sıcak esiyor ve bitmek bilmeyen dertlerini ortaya dökmekte hiç bir beis görmeyen bilimum zerzevat, hayatlarımızdaki en önemli şeyin onların dramatik hikayelerini dinlemek olduğunu sanıyordu. Alnımdan dökülen ve beni oldukça rahatsız eden ter damlalarını bu seferlik atlıyorum.
Bazı insanlara yardım etmeyi bırakma nedenlerim var. Yardım dediğimiz şey de öyle elle tutulur gözle görülür sike sürülür bir şey de değil.
Sike sürülecek herhangi bir şey olsaydı zaten önce ben sürerdim mümkün olan her anımda.
Ufak bir konuda yol gösterme, bin kez evine gelen kargoyu ofise yönlendirmeyi başarma, her boku yemeyi başardığı halde uygulaması üzerinden hastane randevusu alamadığında onu alıverme falan.
Bunun karşılığında aldığım şey ise -bence- yaptıklarımın yanında hiç bir şey; ayağındaki geçmek bilmeyen yaradan dem vurmak, tabanındaki çıbandan bahsetmek ya da geleneksel yöntemlerle hiç bir gelecek vaadetmeyen iki tane kızın yaptıkları alışverişten yakınmak gibi.
Çünkü benim halihazırda kendime yetecek kadar derdim yoktu, bir önceki gece saat 03.00'te izbe bir hastanenin MR odasında makineye sığamayacağımı anlamışım, kimsenin haberi yok. Dertse bende de var örneğin.
Kendine önem vermeyen, dertlerini manage edemeyen ve bunları sonlandırmak için gerekli adımları atamayan tiplerle dertleri/sorunları/tasalarıyla ilgili iletişim içinde olmak artık bana zul geliyor.
Bilmiyorum size de geliyor mu yılın belli başlı dönemlerinde böyle buhran yaşamak, köprüleri yıkma isteği geliştirmek, hatta biraz evcilleştirilmiş bir Nazgül'ün sırtında Malazgirt ovasına doğru uçma isteği?
Hatta geri planda Houdini by Dua Lipa çalarken? Yada bunu sıfır kilometre bir Hyundai Tuscon ile yapmak?
---
Oluyor bana, hatta bu aralar geçmişe oranla sıklıkla.
Beni kendiniz gibi görüp kendinizle ilgili olur olmaz pek çok şeyi dökmeyi seviyorsunuz da, gözden kaçırdığınız bir şey var, ben genellikle sizi ve o toplumun geneline göre bayağı kaçan dertlerinizi dinlemek konusunda pek istekli değilim.
Artık.
Eskiden dinler ve çözüm üretmek için bir şeyler yapmak isterdim, artık istemiyorum.
Mesela son 10 senedir, benim bir kez bile kargom gelip beni evde / ofiste bulamamazlık etmedi. Demeki ki sen teslimat adresini yanlış veriyorsun, vermediğini iddia ediyorsan bana aktarmadığın bir başka bilgi var. Sana niye ulaşmıyor, ve bununla ben neden uğraşıyorum? Siktir git kargonu nerede buluyorsan bul ve oradan al.
Mesela (2) çocuklarınız okula gitmek istemiyorsa, sürekli tablette / telefondaysa, dersleri kötüye gidiyorsa ben anca size ya daha iyi bir tablet almanızı (Öneridir: Samsung S7FE ve S9FE+) ya da yaşları gelir gelmez evlendirmenizi tavsiye edebilirim, bunda bence abuk bir şey yok. Tavsiye istiyorsan, this is accomodation. Sana herkesin işine gelecek harika sonuçlar vaadetmiyorum. Sonuç itibariyle iki tane çocuğu bana sorarak yapmadınız etc.
En nihayetinde bir çıkar yol arayan ebeveynlersiniz ve ben, hiç evlenmemiş ve bu konuda -tanrı çok büyük konuşturmasın ama- hiç niyeti olmayan biri olarak (tamam, biraz da pek kaybedecek şeyi olmayan iflah olmaz bir persona formunda) bence doğru olanı öneriyorum. Sonuçta hepinizin çocukları dünyayı değiştirecek kadar akıllı / zeki / vazgeçilmez / benzersiz bir mücevher olsaydı, yaşadığımız çevre daha farklı olurdu.
Hiç olmazsa şu son günlerdeki rezil durumları yaşamazdık.
Elimizde olan ne ki sonraki aşamada ne olsun mesela (3).
Peki bırak her şeyi bir kenara, sen ne olsun isterdin? Yeni jenerasyon bir Uğur & Özlem ya da - günümüzden bir ironi modeli olarak - yüz yılın aşkı, yeni bir Sezen & Onno ikilemi, mükemmel birliktelik olarak bize iteklenmeye çalışılmış tuhaf bir PR olan Hande & Sinan mı olsunlar? (O mükemmel birliktelikten doğan ve kucağımıza bırakılan sevimli bir koku bombasından hallice bir hediye, yağlı bir cilt, onu ayrıca konuşuruz.)
Olur belki de kim bilir, fakat bu işler biraz da okuduğun ilkokul / ortaokul / lise sıralarından belli oluyor. Bu işleri yapan kişilerin okul sıralarında simli telefon kabı yada arkadaşlarıyla kuruyunca çatlayan oje kırmızı mı olsun mor mu kavgası yaptığını hiç sanmıyorum. Genel bir deyim var diye biliyorum, 30'una kadar bilim için bir şey yapmadıysan ... sorry, o tren kaçtı.
---
Neyse, nereden nereye geldik, paçaları sıvadık dereleri geçtik.
Artık bazı köprüleri yıkmanın zamanı gelmiş olabilir. Hayatınızda gerçekten kimin varolduğunu anlamak için köprüleri ayakta tutan direklere dayadığınız desteği çekmek bazen yeterli bir eylem olur. Eğer bu desteği kestiğinizde köprü yıkılıyorsa salla amk, gitsin ne bok yerse yesin.
Ben yaptım, artık çevre benim için daha iyi bir yer gibi görünüyor. Yazının başında bahsettiğim gibi mük değil, ama yine de... Eh.
0 Yorumlar