
Dinlenmek için düzenlenmiş ahşap odacıkların birinin kapısı bir görevli tarafından açılırken, ben şaşkın bakışlarımı kapıdan alamıyor ve kapının arkasında beliren dar, karanlık ve ucunda bir tür ışık parlayan gizli geçidin belleğime yerleştireceği yeni deneyimlere yelken açıyordum.
İşte yazdığım binlerce hamam hikayesinde geçen uhrevi boyut kapısındaydım; yalnızca erkeklere has gizli hazlar yuvasının karanlık geçidinin önünde duruyor ve az sonra yaşanacakları kaydetmek için zihnimdeki external harddiski boşaltmaya çalışıyordum.
Bahsi geçen kapı gerçekten çok küçük ve dar. Soyunmak için tahta panellerle ayrılmış klasik türden hamam düzeninin içinden birinin arka kapısını yok edip yan tarafa, muhtemelen daha önce kadınların kullandığı kısım olan bölüme bir geçit ekleyivermişler. Kapı gibi geçit de çok dar ve muhtemelen kasıklarında biriken dölle zaten azgınlaşıp kızışmış olan adamları zirveye çıkaran şey de bu gizli aidiyet hissi.
Kendimi orada ortama yeni düşmüş bir ceylan gibi hissediyorum; mağrur, ürkek, çekingen, ortama yeni düşmüş, hiç bir şeyden haberi olmayan, kırmızı, güzelliğiyle dikkat çeken, açılmaya henüz yenice yüz tutmuş narin bir gonca... Yani aslında tam da bu yazının kapağında yer alan o gonca... benim.
Sonra diyorum ki kendi kendime; oğlum xCoach sen de açılmamış bir goncaysan... Yetmezmiş gibi Ankara eşrafından bear dostumun sesi dolduruyor kulaklarımı; ayol hamamda basıldın daha ne olsun, açılmamış goncaymış. Hahahayt!
Amacımın namusumla kırk bir buçuk tas su dökünüp bir takım ruhsal arınma olmadığı konusunda sanırım hemfikiriz. Tarafıma defalarca dikte ettiği gibi bir tür kendimi bulma çabası içindeyim ve bu arayışı mümkünse bir kaç adamla birlikte, tercihen aynı anda gerçekleştirmek niyetindeyim. Sonuçta hamamda olan hamamda kalır.
Yani inş öyledir.
Kısa bir zihinsel molayı, ikinci katta dizi dizi yan yana sıralanmış ve daha fazla yolcu almak için diz mesafesi minimize edilmiş domestik bir yolcu uçağından hallice, derma çatma ve klostorfobik, dolap benzeri bir yapının birinin içine sığışıp siyah ve dar kesim modal kumaştan slibini bacaklarımdan çıkarırken - ve tabii buzlu camın ardından dışarı görmeye çalışırken verebiliyor ve mental olarak bir anlığına İzmir'e geri dönüyorum.
İzmir'deki belli başlı batakhane hamamının aksine bu mekanın temizliğine on üzerinden yedi ile yedi buçuk arasında bir şeyler vermeye hazırım; bazı kusurların en temiz olduğu iddia edilen mekanlarda dahi olduğunu bizzat görmüş biriyim ne de olsa.
Belime sardığım sümbüllü peştemalim ve lastiğini bileğime sarıp anahtarını da avucumun içine pazara çıkan bir mahalle teyzesi gibi kıvırdığım aksesuarımla aşağıya indiğimde Slav ırkından çok hoş - ama çok hoş, beylerin ortadaki dinlenme alanında kendilerinden geçtiğini fark ediyorum. Bu kendinden geçişin boşalma sebebiyle olduğunu anlayacak kadar ehemniyetli ve tecrübeli de biriyim. Bu sahededen sonra, içlerinden biriyle içerde de karşılaşmayı umuyor ve başımı eğerek nemli hamamın içine teşrif ediyorum. Dilek kapımın açık olduğu anlardan biriymiş.
Durum sandığımdan daha, çok daha iyi görünüyor; ve buradan elim boş çıkarsam sorunu kendimde aramam gerektiğini çok iyi biliyorum. Utancımı küçük bir dolabın içine bırakıp güzel ahlaka dair bildiğim tüm steryotipleri hamamın başımı eğerek anca girebildiğim mermerden kemerli kapısının hemen dışında asıyor ve kendimi bulmak üzere, efsunlu kurnaların birinin başına geçerek iş başı yapıyorum.
0 Yorumlar