Loş ışık

Loş ışık

Boşalmaktan küçücük kalmış toplarımı ağzından çıkardığında bir blop sesi geldi kulağıma. Sağ elimin parmaklarıyla morarmış ve iyiden iyiye hassaslaşmış torbamı yokladım, saatlerce vakumlanarak emilmiş olmanın tanıdık acısıyla irkildim. İyileşir bir kaç güne.

Kaslı kollarıyla bacaklarımı ayırıp dudaklarını toplarımın kutsal halkamla birleştiği yumuşak yere dayadı ve usulca öptü. Bu dokunuş küçüle küçüle yalnızca başı dışarda kalmış mürdüm eriği renkli pipimin uyanmasına nedendi. 

En çok da, senin bu her yerime sığan küçük aletinin hastasıyım dedi henüz ucundaki dölü bile kurumamış yarı sertimin ucuna masum bir öpücük kondururken.

Avuçlarının içlerini kasıklarıma yerleştirdi, sol parmağındaki alyansı loş ışıkta parladı. Hazır mısın diye seslendi kısık bir sesle, zevkten inleyen bir erkeğin kendine has çaresiz ve gazdan dimdik olmuş erkekliğinin gururuyla.

Sol bacağımı kalçamdan tutup kaldırdığında sağ eliyle ince ve tırtıklı prezervatifini benimkinden çok da büyük olmayan ama epeyce kalın görünen erkekliğinin başına geçirmişti bile.

Kayganlaştırıcı nerede? Hah, buradaymış.

Ağzımla kayganlaştırmayı çok isterdim hâlbuki.

Bir kaç damla parlak ve şeffaf sıvının şeftaliyi andıran kokusu burun deliklerimi doldururken o bunu bir adım ileri götürüp dimdik olmuş yarağımı aşağı çekip toplarımın arasındaki bir yere bastırıyor ve işaret parmağıyla orta parmağını kullanarak kayganlaştırıyor.

Bir erkeğin yaşayabileceği en yüksek doruk noktası bu olmalı. Henüz iki dakika geçmemişken tek kolum boynumun altında ve bir bacağım güçlü omuzlarında.

Meme ucundan bir damla ter damlıyor toplarımın üstüne.

Hazırsan, uçuyorsun.


Yorum Gönder

0 Yorumlar