Dünden bugüne, hayatımda değişen pek de bişey yok aslında. Tamam, belki de uçan bir martıyı UFO sanıp plajı ayağa kaldırmaya kalkmış yada açıktaki yunuslara yetişmek için fazlaca efor sarfetmiş ve 20. metrede tıkanmış olabilirim...
Bizimkiler kendilerinden beklendiğini üzere tatili kısa kesmeye karar verdiler (her sene olduğu gibi) ve buradan Izmir'e gidiyoruz. Orada ne kadar kalacakları konusunda emin değilim fakat tek tesellim kahrolası Ankara'ya onlarla birlikte dönmeyeceğim gerçeği. Bayramda sevgilinin yanına gideceğim ve rüya gibi bir tatil yapacağız! (umarım bol miktarda deniz ürünü yiyebilirim).
Bayrama kadarki kısa süreçte (ki bizimkilerin Ankara'ya dönüşlerinden sonraki) Seferihisar ve Urla'ya minik, sevimli ve küçük turlar düzenlemeyi planlıyorum (içine biraz da seks turizmini akşam fena da olmaz). Bol bol fotoğraf çekip hayatımın geri kalanında ne yapacağıma karar vermem gerekiyor...
Dünden farklı olan birşey buldum sanırım! Denizin yüzeyinde her birisi lanet olası saç jölesi kıvamında deniz anası denilen canlılardan yüzüyor. Yüce tanrım! Bazıları zaman zaman elime değiyor ve o zamanlarda tanrı biliyor ki 20 metrelik bir balina köpekbalığı ile yüzmeye razı oluyorum.
Neyse. Biraz daha azaldılar sonunda. Rüzgar karşı kıyıya doğru esiyor. Bir süreliğine karşı kıyıdakilerin zavallı talihine üzülsem de dibi görünen masmavi denize kendimi bıraktığımda tüm Edincik halkının içler acısı halini umursamamaya karar veriyorum.
Akşama doğru bütün insan enikleri uyandı, ikindi yemeklerini yedi (iğrenç kremalı bisküvi ve çaydan ibaret bir öğün) ve plajın yolunu tuttu. Tanrı aşkına, hiç birisi annesinin yada babasının sözünü dinlemiyor! Ağlayanlar mi aramıştın yoksa ayak bileği kadar yükseklikteki suda boğulma tehlikesi geçirenleri mi? Ah yüce Isa... Şahsi fikrim hepsinin toplanarak bezir yağına bulanmış ahşap bir gemiye bildirilmesi ve okyanusa doğru bir rota çizilmesi. Yeterince açılınca da yağ tutuştulabilir... Ekstradan Bayan Şişman Hanım da onlara bakıcı tayin edilebilir. Sonuçta delinin halinden deli anlar.
Bu kadar çocuğun cezasını yine ilahi adalet veriyor ve deniz daha da beter bulanıyor. Tamam, kıyıda kum kalkmış olabilir. Belki de biraz yosun parçası. Aslında belki biraz altın tozu, denizanası kalıntısı, etle beslenen , tek hücreli ve anusten girerek beslenmeye başlayan bakteri ve biraz da amip...
Çok sevimli, parıldayan güneşin hüküm sürdüğü ve bir o kadar da ahmakca geçen 2 günün ardından ayrılma gününe geldik çattık. Sevgilim için hediyeler aldım, sahilde bira içtim ve tamam ya. Yeni gelen Uşak'li yarım ayının göbeğini kestim biraz. Yalnız her sene başımda olan dert bu sene de kendini tekrarladı. Göbek katlarım ve meme altlarım yanmamış. Sevgilimle çıkacağım tatilde oralarla özel olarak ilgilenmem gerekecek.
Burada hiçbir şekilde uyku uyuyamaz olduğum bir gerçek. Bir kuyudan biraz daha hallice olan ranzanın alt katında kalıyorum ve çok karanlık. Benim gibi zaman zaman ışık görmek isteyen kaprisli bir homoseksüel için irite edici bir durum. Sağımdan soluma dönemiyorum böyle olunca. Ya iğrenç rüyalar görüyorum ya da... Mesela birinde ossurdukça Instagram hesabıma bir fotoğraf yükleniyordu, ötekinde ise iğrenç YurtKur günlerim nüks etmişti. Son dönemde 2 tane mi dersim kalmış ne; annem yurtta kalacaksın diyor...
Neyse. Odadan bir tane yastık aşırmayı başarırsam Izmir'e kadar uyurum...
0 Yorumlar