Peki cüzdanınızda taşıdığınız prezervatif sana gerçekten uygun mu? Hani şu BİM'den aldığın ve son kullanma tarihine ortalama bir kaç gün kalmış olan, ince diye aldığın ve balon hassasiyetinde olan. Sözde daha çok hissettmek istiyorsun ama ucuzunu tercih ettiğini hepimiz biliyoruz. Azıcık abanınca pıt diye patlayacak ve iğrenç çilek kokusu bokla karışıp yatak odasının her yanını saracak. Şimdiden söyleyeyim sana ben.
Senin ufaklığın boyuna gerçekten uygun mu?
Prezervatifin "seninkinin" boyuyla uyumlu olması çok önemlidir. Kocana alıyorsan da onunkine uyması lazım. Bütün gece "çıkarmadan 5 posta" senaryosunun "içinden çıkarılmayacak" tarafında olacaksan seninkinin boyunun pek bir önemi yok; hadi itiraf edelim birbirimize, senin ufaklığın hiç bir önemi yok. Çok uzun prezervatifler s#+%&! sırasında çıkabilir yada çok küçük prezervatifler pipişi sıkarak ereksiyon kaybı yaşamaya neden olabilir. Bu yüzden pipiye göre en uygun prezervatifi almaya özen gösterin. Pipin bir tanrı vergisi olarak büyükse ve pipi yerine "yarrak" olarak tanımlayabiliyorsak (ekle beni aşkım) küçük şapka, pipin küçükse (küçük olduğundan emin olabilirsin) de büyük şapka takarak yüz yıllardır planladığın geceyi mahvetme. Bak bu da benden sana Kraliçe tavsiyesi.
Bunu belirlemenin çok kolay bir yolu var; penis boyunu ölçerek eczaneden yada kozmetik marketlerden kendine en uygun şapkayı seçebilirsin. Bu kadar basit bir şeyi yapabilirsin, değil mi cnm? Etrafındaki herkes senin aldığınız prezervatifin detaylarıyla ilgilenemeyecek kadar yoğun yada ilgisiz olacak. Sonuçta altın kaplı bir yarrağın yoksa bu seni sıradan insanların içinde ayrı ve özellikli bir yere koymayacak bacım. Doğru korunma ve konforlu bir sikiş için sana en uygun prezervatifi almaktan çekinme. Burada ciddiyim, yazının tümünden bağımsız olarak. Şu işi doğru şekilde yaparak belki bildiğin, bilmediğin ya da en kötüsü bilip de bilmezden geldiğin ve saklamayı bir maharet olarak kabul ettiğin bin bir türlü musibet zührevi hastalığı başkalarına bulaştırmak konusunda bir şeyler yapmış olursun. Kim bilir nerelerde kimlere verdin de kaptın o frengiyi, bel soğukluğunu filan.
Ankara'nın Dikmen'inde bir kış günü, bir yarı-bareback deneyimi
Üniversiteden yeni mezun olmuş ve her şeyin benim için harika olacağını düşündüğüm ketum ve kezban zamanlarımdı. Grafik tasarım ajanslarına elimde hiç portföy olmadan gidiyordum falan. Öyle bir özgüven. Tanıştığım herkesle mükemmel ve bir o kadarda muhteşem bir gelecek kuracağımı planlıyor ve iflah olmaz bir saf olarak bunun gerçek olacağına dair bazı umutlar taşıyordum (burada dolan gözlerimi elimin tersiyle silip slimline bir sigaranın dumanını dışarı doğru üflüyorum).
Ankara'nın karlı, soğuk ve bir daha orada olmayı tanrının bana nasip etmemesi için her sabah dua ettiğim kış günlerinden birinde Dikmen tarafından bir adamla tanışmıştım. Muhtemelen Türkiye'ye mülteci kontenjanından girmiş kişilerden biriydi. Şimdiki gibi her köşe başını tutmuş ve cüzdanınızın içindeki son prezervatifi balon gibi şişirip akşam evde eğlencelik bir obje olarak oynayacak kadar çok değildi mülteciler o zamanlar. Ya da ben yaşadığım muhit gereği (evet son derece elit ve bir o kadar da mikemmel bir lokasyonda ikamet ediyorduk) karşılaşmıyordum.
Beni bir akşam üzeri konaklamak üzere davet etti bu bey. Daha sonra bir TV kanalındaki açık oturumda da aynısını gördüğüm üzere gri bir takım elbise ile beyaz gömleği ile beni karşıladı. İlk outdoor kissing deneyimimi yaşadığım o izbe asansörün aynasında gördüğüm eblek yüzüm gecenin ilerleyen saatlerinin daha da renkli olacağı gerçeği ile şekilden şekile girmişti.
Akşam yemeği olarak yenilen iki porsiyon Adana kebabın detaylarını geçiyorum, çünkü şu an için bile unutmak isteyeceğim bir detay; seks öncesi Adana kebap yemek. Ardından biraz oturuldu ve yatağa geçildi. Biraz dar kesim beyaz kilodun üzerinden yapılan muayenenin ardından bamyanın hareketsiz olduğu anlaşıldı ve sırnaşık bir öpüşmenin ardından orta boy ayıcık yüz üstü çevrilip atleti sırtından çıkarılıp bilekleri göstermelik şekilde bağlandı (bakın, size aynı zamanda girdisi çıktısı 20 dakika olan bayık sikiş yaşamlarınız için renkli taktikler de veriyorum).
Şeftali tüyleriyle kaplı vücudunun üzerine dışarıda yanıp sönen bir neon lambanın pembe ve mavi ışıkları vuruyordu. Amerika'da tabelalar olur ya hani, "Eat Joe's place" diye. Öyle bir red-light-district'si havanın içindeyken kalçalarını araladım. Büzüştürüp geri bıraktı (rezil şey, nasıl da okuyor ağzının suyunu akıta akıta. Topla bakiyim pantolonunun önünü) içine girene kadar daracık olduğunu düşündüğüm büzüğünü. Derin bir iç çekişin ardından şimdi nereden olduğunu bilmediğim ama ucuzlar ucuzu olduğuna yemin edebileceğim, bana bir kaç beden büyük prezervatifi geçirip yumuldum herife. Fakat ciddi bir sorun vardı hayır, adamın görünmeyen yüzünün içine iki adet Airbus A350-1000'in yanlamasına park edecek kadar geniş olması değildi sorun, pipişkomdan çıkan prezervatifi takmak için sürekli olarak durmam gerekiyordu. Adamın ağız boşluğunun bile popişkosundan daha dar olduğunu düşünürsek eğer bu başa çıkılması gereken önemli bir sorundu. Off, benimkinin başını damağının üzerinde kaydırışı bile halen aklımda. Ne güzeldi o ya, ılık ılık. Arada bir çıkarıp üflüyordu falan.
Baktım benim 14 cm'lik bamya içeride hiç bir tarafa değmiyor, bitsin bu işkence diye hayallerle boşalırken olanlar oldu ve benim XXL boy prezervatif adamın içine kaçtı.
Belki de karşılaştığım en tuhaf durumlardan biridir bu olay arkadaşlar (sana arkadaşım dediysem hemen kendini hayatımın içinde önemli bir yere konumlandırma, lafın gelişi diyorum). Kocaman adamın ellerini göreceli olarak basitçe bağladığım atletinden kurtarışı ve yataktan kalkıp dizlerini hafifçe kırarak elini bacak arasından popişine götürüşü ve derinliklerinde çoktan yol almaya başlamış olan prezervatifi arayışı... Bu arada önünden adeta Shangri La havuzundan alınmış bir damla yaşam sıvısı gibi pırıldayan bir damlanın halının üzerine damlayıp orlon halı ilmeklerinin arasında kayboluşu... Tabii bir de kıçından çektiği ve artık prezervatiften başka hemen hemen her şeye benzeyen, daha çok Deep Space 9 roketinin tuhaf bir sondası ya da daha gerçekçi bir tabirle Mariana çukurunun karanlık sonsuzluğunda kaybolmaya muhtaç bırakılacak kadar umutsuz bir deniz yıldızı kadar acınası parçacık ve içinden halıya koyu bir "lık" sesi çıkararak damlayan bir damla atmığım...
Vazgeçtim, belki de hayatımdaki en seksi sahnelerden biridir "ne yaptıng seng" diye kulaklarımda çınlayan o eski şarlar... Neyse, çok dağıldık, toparlanalım.
Süper iyi sandığın ve yurtdışına giden birilerinden yalvar yakar getirttiğin kremlerlerden bezelye kadar parmağının ucuna alıp her gece umutsuzca ovalayıp durduğun cildine uygun mu?
Bugün artık pek çok marka farklı çeşitte ve geniş bir fiyat skalasında prezervatif üretiyor. Artık paran hangisine yetiyor orasını bilemem. Genel olarak lateks / kauçuk hammaddeler kullanılsa da bazı prezervatifler kendi cildinizde yada partnerinizinkinde tahrişe neden olabilir. Yani kullanılmaktan yanmış, pis kokulu çorabını filan takıp da işini görmeye kalkma zır cahil karı. Zaten Zara'dan filan o çorabı almak için iki günlük yemek paranı biriktirmek zorunda kaldın. Ziyan etme bari. Prezervatifi kullanmadan önce mutlaka test ederek cildine zarar vermesini engelle. Artık nerede ve nasıl test edersin o da sana kalmış. Eliuzunluk yeteneğini biraz geliştirmek için Tarlabaşında ve ya Basmane'de staj mı ayarlarsın yoksa Espresso Lab'da bir latte az mı içersin bilmiyorum.
Prezervatiflerin de belirli son kullanma tarihleri vardır. Belki inanmayacaksın ama benim çok vardır kullanamadan SKT'sini buldum prezervatifleri çöpe atmışlığım. (Bak, sana buğulu gözlerle sırlarımı da açıyorum, seni kendim gibi bildim valla.) Bu tarihlerin geçmesinin ardından prezervatifin yapısı bozularak koruyucu özelliğini kaybeder. Çıtır çıtır pis bir şeye dönüşüyor. Sanki açıkta bırakmışın da kurumuş gibi. Bu da üzerine çok fazla rol biçtiğin eğri büğrü pipişkonda tahrişe, 50 liraya orda burda veriverdiğin popişkonda mikro kanamalara, konfor kaybına (kimin umrunda ki senin olsun) ve belki de en önemlisi, bir korunma aracı olarak prezervatifin hastalıklara ve istenmeye gebeliklere karşı güvenilirliğini yitirmesine neden olur.
Herpes filan kaptığını düşünsene. Sırf "ten tene deymeli" diyen ve bir daha görmeyeceğin üçüncü kalite eğik sikli, ağzında 3 tane dişi kalmış bir ahmağı, sahip olamadığın sevgiyi belki bulursun umuduyla içine boşalttığın için. Ay ne gülerim lan. Koskoca kıllı göbekli adam, işin yoksa doktor doktor gez, bırak ayak üstü vermeyi yanından dahi geçemediğin taş gibi adamlara çıbana benzeyen şeylerle kaplanmış götünü aç, yüzlerindeki tiksintide bir beğeni emaresi ara sikişgen anaerobik karı.
Bu evrede artık rahibe olur Erdek'te manastıra mı kapanırsın yoksa iki dizinin üzerine minik bir haçı dudaklarından ayırmadan günahların için af mı dilersin, sana kalmış orası. Bir ara da mezar yeri bakıver.
Alışkanlıklarınızla yüzleşin.
Cinsel ilişkide nelerden hoşlandığınıza ve vücudunuzun alışkanlıklarını iyi tanıyın. Gerçi bu en fazla bir kaç dakika seks yapmadan durabilen sen için çok yersiz bir temenni. Erken mi boşalıyorsunuz (her birinizin çıkarmadan 4 posta atabildiğine Santoni marka bir loafer üzerine yemin edebilirim), o halde geciktiricili prezervatifleri alın. Cinsel ilişki esnasında farklı tetikleyicilere mi ihtiyaç duyuyorsunuz (yükselttiğiniz beklentileriniz ve orgazm sınırınızla, farklı tetikleyiciye ihtiyaç duymamak artık garip karşılanıyor olmalı); kokulu yada dokulu olanlardan alın. Daha fazla zevk alıcam diye de başını sokar sokmaz patlama sakın. İnce prezervatifler artık adeta peniste yokmuşçasına doğal bir hisse sahip. Bari "ten tene deymeli" derken ağzındaki salyayı tutamayan esmer ve kaslı adama bundan tak da ikinizin de işi görülsün. Sikiş sırasında penis başına ve penis altına ekstra his yaratan dokulu prezervatifler ise gerçekten cezbedici. Şaka yapmıyorum. Yada cinsel ilişkide daha kayganlık mı istiyorsunuz,hayır, 3 liraya aldığın böğürtlenli kremden yardım almıyorsun, kayganlaştırıcı bulundur. Hatta doğum jeli denen bir şey var, atlarda kullanılıyor. Ondan al bari.
İlişkinizin çeşidine göre prezervatif seçin.
Farklı ilişki türleri için farklı prezervatif çeşitleri vardır. Gerçi sana kalsa 3 kişiye de aynı şapkayı takıp arka arkaya "görüşeceksiniz" ya. Neyse. Kadınlarla ve erkeklerle ilişkiye girerken kullanılmak üzere üretilmiş farklı özellikteki prezervatiflerin hangisinin size daha uygun olduğuna göz atmak iyidir çünkü ilişki esnasında yırtılan yada patlayan bir prezervatif gecenin gidişatını değiştirir. Hicran yarası gibi. Prezervatifiniz çok kalınsa ilişki esnasında bir şeyler hissetmeyabilirsiniz (köküne kadar sok aşkım) yada kullandığınız prezervatif inceyse her ne kadar sanki prezervatifsiz ilişki yaşıyor gibi hissetseniz de (ten tene deymeli diyen o tek dişi kalmış canavarı düşün) yırtılarak özellikle tek gecelik ilişkilerde kabus yaşatabilir. Ertesi günden itibaren "acaba hastalık kaptım mı" diye düşün dur kafasız pasif.
Erkeklerin partnerleriyle bir seferde birden fazla kez ilişkiye girerek belirli bir zaman periyodu içinde yakın aralıklarla birden fazla kez boşalabildikleri düşünüldüğünde, her cinsel birleşme öncesinde yeni bir prezervatif takmak, prezervatifin güvenilirliğini arttıracak ve her yeni ilişkinin daha temiz koşullarda gerçekleşmesini sağlayacaktır. Biraz masraflı biliyorum fakat vizite ücretini arttırarak bu sorunla başa çıkmayı deneyebilirsin. Sonuçta 50 lira değil de 60 lira falan al yani.
Prezervatif almak yada kullanmak son derece normal, sağlıklı ve güvenli bir davranıştır. Birisinin sana normal olduğunu söylemesi şaşırtıcı geldi, öyle değil mi? Daha çok şaşıracağız bu yıl.
0 Yorumlar