İçinde kendimi oldukça garip hissettiğim bir mekanın içindeki enteresan bir müzedeyken görüyorum kendimi rüyamda.
Ankara'da, İran Caddesi'nin tepesinden Kızılay'a kadar olan geniş yolun sağ tarafındaki bir binaya girdiğimi görüyorum. Bina karanlık ve küf kokuyor. Yağmurdan ve tozdan kirlenmiş panjurlu camlarının içinden solgun bir sonbahar güneşi görünüyor. Bahsettiğimiz şey kesinlikle bir modern sanat müzesi değil. Daha karanlık sanatlarla ilgili zihni rahatsız eden bir şey.
Kız biri beni büyüledi mi yoksa? Ya da Voldemort zihnefended ile beni karanlık tarafa mı çekmek istiyor?
Müzenin içindekilerden oldukça rahatsızım ve kendimi tedirgin hissediyorum. Kendimi, mobbinge uğrayak istifa etmek zorunda kaldığım şirkette görüyorum, oradan çıkıp eve giderken yolun üzerinde rastladığım bir binaya öylesine giriverdiğim bir yer bura. Çok rahatsız edici. Geçen seferki rüyamda tüm katlarını tek tek gezmiştim müzenin. Hatta tam karşısında tüp geçit vardı, bana öyle geliyor ki Akay kavşağının orada bir yerlerde bu mekan.
Burası Ankara'da neresi ve neden ara sıra bu çok katlı ve garip müzeyi görüyorum bilmiyorum ama kafamın içinde olması bile beni rahatsız ediyor.
Dün gece ilk kez yeni evimde yalnız başıma kaldım ve bu rüyayı yeniden gördüm. Bu sefer içinden metro treni falan geçen bir haldeydi, trenle geçip giderken yanımızda kullanılıp bir kenara atılmış koltuklar falan vardı.
Neyse,su niyetine size anlattım. Anlayan varsa birisi bana yorumlasa ya bunu.
By.
0 Yorumlar