Gün geçmesin ki birbirinden kaliteli (?) iş yaşamlarımızı iflah olmaz bir arsızlık sosuyla bulayarak mükemmelmiş gibi sunduğumuz Linkedin üzerinde paylaşmayalım ve "ağımıza" katmayı başardığımız insanlara karşı kazandığımız sözde zaferlerin özde içsel hazların tadını çıkarmayalım.
Linkedin aslında Facebook'un biraz daha derli toplusu sayılabilir. O, yüz karası gibi içinde yaşama özlemi ile yanıp tutuştuğum ve gece rüyalarıma girdiğinde histerik çığlıklarla uyandığım Avrupa menşeili şirketler orayı tam da olması gerektiği gibi kullanıyor fakat her şeyin en iyisine ve güzeline layık olduğunu sanan Turklis'ler?
Atar yapanı var, posta koyanı var, giderli şarkılardan ucuz kepsler yapıp cuma selametinin üzerimizde olması dileklerini 4 trilyonuncu kez kafamıza geçirenler var.
Bir de bilmem nerenin idari işler (genel) müdürüyken aslında sıfır vasfı ve iletişim kabiliyeti ile CEO olup üzerine bir de isteğe bağlı olarak gösterme çabası ile Linkedin de yaşayan yayık ayranı kıvamında bir zümre var.
Bu çok bilmiş ve görmüş geçirmiş zümreye göre, sadece onların yaptıkları işler çok önemlidir ve aslında sizin yaptığınız şeyler onların yaptıkları işlere göre daha değersiz, kalifiye olmayan, angarya ve pek de geleceği olmayan sıradan şeylerdir. Onlar yakın ve uzun geleceği planlayıp size suyun içinde kendi cazibesi dışında hareket ederek yaşamak zorunda kalan tek hücreli pasif plankton muamelesi çekerlerken onlardan olmayanlar sadece günü kurtarma derdindedir.
Daima atar yapacak, giderine sövecek bir şeylerden yakınmaktadırlar, artık Linkedin'i kapatıp kafalarnı dinlemek istemektedirler ve çoğu zaman da ağızlarına geleni yazmalarına ramak kalmıştır. Ama bir türlü siktir olup gidemezler, çünkü oradan beslenirler. Bazen de o ramak geçilmiştir ve olay mini bir sosyal medya iletişimi skandalına dönüşür.
Yukarıda gördüğünüz Linkedin ekran görüntüsü bir sucukçu CEO'sunun ekranıma tesadüfen teşrif eden, değeri Kemeraltında yerrlerde satılan limon süzgeçleri kadar olan gönderisi. Birisi bir şekilde beyefendiyi stalklamaktadır ve beyefendi bunu günün atarı olarak üzerine ketçap ve biraz da barbekü sosu ekerek paylaşmıştır.
Ferrodramatik çığlıklarla süslü, histerik sanrılarla süslü ve yapay olarak bir hayli yorgunluk politikası ile taçlandırılmış iş yaşamının içinden gelen bu beyefendinin profilini stalklayanlara karşı tek bir sosyal mesajı vardır: adam gibi isterlerse göstermek.
Abi bu mu yani senin o CEO kimliğin ile öne çıkardığın içeriğin? İsteyene göstermek?
Profilde yer alan ve hırsızlık malzemesi olarak kullanılabilecek tek şey modası geçmiş ve iki iğrenç renk ile siyah ve boktan bir font ile bütünleştirilmiş, hiç bir uygunalabilir tarafı olmayan saçma sapan bir logo ve Anadolu Üniversitesi'nin bilmem ne bölümünün açıköğretim fakültesine ait sıradan bir betimleme.
Neyini çalcaksak senin? Hiç bir fotoğrafında belli bile olmayan minik pipini mi yoksa? (Ay evet, ne var, baktım yani ne var ne yok diye - fakat konumuz burada benim stalkerlığım değil) Ya bir de lütfen yapamayacağınız şeyleri sağa sola yazmayın. Birisi de çıkıp dememiş ki aç da göster diye, bir bakalım ne var ne yok sende?
Türk iş dünyası bize her dakika dünyanın hemen hemen hiç bir yerinde olmayan bambaşka deneyimler kazandırıyor ki bunlar malesef bize tecrübe olarak dönmek yerine ibret olarak bir tarafımıza sokmamız gereken mini dildocuklar olarak kalıyor...
0 Yorumlar