Küçükken, tatile giden aile büyüklerinin ellerine bakmaktan hiç vazgeçmezdim. Hep döndüklerinde "acaba bana ne almışlar" diye yüzsüzce sormaktan geri durmaz, eğer elleri boş gelmişlerse de iki gözüm iki çeşme ağlayıp kendimi yerlere vurmaktan utanmazdım. Ve o hediyelerin küçük, sıradan, tiksinç ve yükte ağır pahada hafif olmaması için dua ederdim. Hatta bir seferinde, babannemin kardeşinin kızı Almanya'dan gelmişti. Onu Havaş'ın Tandoğan terminalinden almıştık. Onun bile eline bakmıştım, "acaba bana bir şey getirmiş midir" diye. Kadın bana uçakta ikram edilen kokulu sandiviçlerinden birini vermişti. Dua etmişim ki kurtlu milka çikolata atmamış önüme.
Ne çirkinmişim ben ya.
Bak şimdi hatırladım, bir zamanlar milletvekili olan aile büyüğümüz de bize gelirken Malibu şişesinden çıkma bir tişört getirmişti. O zamandan belliymiş alkolik bir ayı olacağım.
Babam çok kızardı, "ellerine bakma" diye dövmüşlüğü bile vardı. Ahahaha. (Sinir kriziyle karışık bir kahkaha atıldı burada, epey zaman geçti üzerinden çünkü. Şimdiki yaşımdayken babamın 5 yaşında iflah olmaz bir veledi vardı). Bir tane 1'lik X**ax ve bir şişe viski pls.
Belki de bu yüzden seviyorum Ankara'ya filan gittiğimde çantama yeni bir gömlek ya da ayakkabı sıkıştırmayı. Bu arada, Ankara'da IZAC'ın mallarını satan bir ucuzlukçu buldum (kendim gibi ucuz), tanesi €80 olan gömlekleri ₺20'ye aldım geçen ziyaretimde, korona morona dinlemeden fellik fellik gezerken. İtiraf etmeden geçemeyeceğim, bir de W Collection'dan ayakkabı aldım ₺99'ye. İnş bu kış koronadan filan kırılmam da plazadaki ofisime gider gelirken giyerim dar kesim kotlarımlan. Balcım da yok ama, olsun.
Konumuza dönecek olursak, aile büyüklerinin %90'ı dönüşte bana bir şeyler getirirdi. Nasıl iflah olmaz bir şımarıksam artık. Ay nasıl keyifliydi o hediyeleri almak üzere ev gezmelerine gidişimiz.
Yeniden küçülmek ve sadece tatilden gelenlerin hediyelerini verdikleri anlara gitmek istiyorum. Bir tane daha X**ax ve viski lütfen.
0 Yorumlar