Yılbaşı günü fabrikada 2 saat az çalışılmış, yeni yılınsa ilk iki günü birer saat daha fazla çalışılarak sözde çalışılmayan saatler telafi edilecekti.
İlk günü ettik.
Akşam servisteyiz ve eve gitmeye çalışıyoruz. Mesainin bitmesinin üzerinden yaklaşık yirmi dakika geçmiş ve bir türlü hareket edemez haldeyiz. Söylenip duruyoruz fakat bir türlü çıkamayan insanlar ve onların göz yaşartıcı derecedeki iş aşkları sebebiyle yarım saat içinde kapanacak olan marketlerden günlük alışverişlerimizi yapamamaktan endişe ediyoruz.
İnsanları ve çalıştıkları konumları kategorize edip bunlarla onları nitelendirmeyi istemem ama...
En sonunda fabrikanın yemeğe yardım eden kadını biniyor servise. Ön kapının önünde, ayakta, elinde dezenfektan şişesi, eline sıkıyor; daha önce binenleri dezenfektanla yıkamayı teklif ediyor, bin bir türlü espiri (?), şaka, laçkalık... Bin bir türlü adam var serviste, kim nedir onu bile bilmiyoruz, bu gelmiş kahkaha atarak birierini yıkamayı teklif ediyor filan.
Oldu olacak soyunuverin de yıkaşın köylük yerin ortasında.
Sinirler geriliyor nihayet, hadi artık falan diyoruz; bu ayak takımının vazgeçilmez üyesi "acelen mi var?" demez mi pis pis gülerek?
Senin için de bir sakıncası yoksa, evet.
Maskesinin arkasından bile o çürüklerle ve kahverengi lekelerle dolu dişlerini görebiliyordum.
Neye gülüyorsun sen ya? diye çıkıştım. Susmadı bu. Bu sefer daha da sertleştim, NEYE GÜLÜYORSUN? Kendisine henüz o olgunluk bahşedilmemiş olsa da, kendisini alaturka tuvalet yerine koyup üzerine çömelsek ve dün geceden yediğimiz mercimek çorbasının verdiği rahatlamayı oraya olduğu gibi bıraksak ona bile gülecek amk gevşeği.
Aynı yerde çalıştığınız bazı insanlara gereğinden fazla yüz verince böyle oluyor.
Eyvah dedi, bu akşam aç kaldı.
Benim açlığım tokluğum sana mı kaldı köylü kurnazı cahil kezban? Senin gibi kendimi darı ambarında sanan aç bir tavuk muyum ben?
Sana çok yüz verdik deyince konuşmayız o zaman bir daha demez mi?
Ay aman ne olur sen benimle konuş ya. Kokuşmuş. Daha düne kadar içi pislikten kabuk bağlamış kirli bir kovanın içine
patates soğan domates kabuklarını filan doldurup ineğine götürüyordun. Kasabadan ev tuttun da kocanı bırakıp 1. kata çıktın diye leydi mi oldun başımıza?
Bir ara serviste yanıma oturmuyordu bu dinî inancı gereği. Erkeklerle temas etmesi günah mıymış neymiş. Sonra bir kaç kez evinin oradan geçerken arabama binmişti ama iki yüzlü kokuşuk kurnaz. Tabii o zaman dinî inançlar filan unutulup ikinci plana atıldı.
Senin köylü kurnazlığın bana söker mi? Tabii ki de sökmez. Öyle ayak üstü ağzına veriverirler.
Defol hayatımdan şimdi.
0 Yorumlar