Sosyal adalet ülkemizi terk etti, başımızın çaresine kendimiz bakmak zorundayız.


Depremler, seller, tufanlar ve hatta - bunu da görmedik demeyeceğiz - tsunami karşısında filan birden ortaklaşa hareket etmeniz çok göz yaşartıcı bir davranış filan da, pek de kalıcı bir tedavisi görünmeyen hastalıklarda ya da çözümsüz sorunlar karşısındaki duyarlarınız da bazen çok gereksiz değil mi sizce de?

Siz ölüp gittikten sonra kim nerede ve nasıl bakacak derdine düşmeden, sadece kendinizi ve size dayatılan dinsel dogmaları tatmin etmek için verimsiz bir şeyi istiyor olabilir misiniz? Hiç böyle düşündüğünüz oluyor mu? Genetikle ilintili doğal seçilim böyle bir şey mesela, dünyaya gelen herkese sandığımız kadar uzun bir ömür alışılagelmiş bir şekilde biçilmemiş oluyor. Bunun sizinle, günahlarınızla, sevaplarınızla ya da durmadan ettiğiniz dualarınızla pek ilgisi yok. 

Mesela, kendi başına kaldığında hayatını zorla da olsa bir kaç gün dahi devam ettiremeyecek olan yatalak, makineye bağlı, günlük hayatını devam ettirmesi için gerekli olan fonksiyonlarını yerine dahi getiremeyen insanları filan yaşatmak için para toplama çabanız filan beni benden alıyor. Hedefleriniz de öyle o insanı sağlığına kavuşturacak gibi de değil; fatura ödemek, hazır mama almak, bağlayacakları bezleri tedarik etmek...

Yapabileceğiniz en iyi şey, bu gibi ailelerin hasta bireylerle en kolay şekilde vedalaşmasına yardımcı olmak olabilir. Evet, köşelerini yar-yürek-vijdan üçlemesinin oluşturduğu tuhaf geometrik şekilden yeteri kadar nasibimi almamış gibi görünüyor olabilirim ama durum bu. "Benden sonra tufan" diye bir şey yok, bugünü düşündüğünüz gibi yarını ve bugün yaşatmak için çabaladığınız kişinin siz gittikten sonra, geride kaldığında neler yapacağını da düşünmek zorundasınız. Üzgünüm ama sosyal adalet denen kavram artık Türkiye'de kapsamlı şekilde var olan bir gerçek değil. Eskisi gibi değiliz; geride kalana kol kanat germek ve sahip çıkmak 1990'lı yıllardan kalan uzak bir rüya gibi.

Çok acımasızca görünüyor olabilir fakat inanın ki en doğru hareketlerden birisi bu. Başımızın çaresine kendimiz bakmak zorundayız. Geleceğe yatırım yapma fikri ve imkanı, şu anda pek çok insan için rafa kalkmış ütopik bir hayal gibi. Hani şu gün batımında pembeye çalan beyaz bulutlar arasından beliren ultra-futuristik bir şehrin kendine merakta bırakan uzak silüeti gibi.

Kızlar, bu gibi durumların hangi birisine yetişebileceğiz biz? Twitter'da, Instagram'da hatta yüz yılda bir girdiğimde Facebook'ta karşıma sürekli bilmem kim için bilmem ne yardımı toplanıyor. Toplumsal dayanışmayı istismar eden ve cılkı çıkmış enteresan bir süreç değil mi sizce de bu pembe kanat takmış melek figürlü yakarışlar filan?

Sosyal medyada bilmem kime para toplamak için saatlerce canlı yayın yapan ucundan kıyısından ünlüler filan var. Kendiniz yetmediğiniz gibi başka insanları da modern dilenciler haline getiriyorsunuz birer birer. Bir süre sonra onlar da sıkılıyor ve "size de" destek olamadıkları için onları duyarsızlıkla filan suçluyorunuz. Hangi birinize yetişeceğiz biz? Bize kim yetişecek? Bizim size destek olurken tükettiğimiz kaynaklarımızı kim yerine koyacak acaba?

İşin hayvanlarla ilgili kısmı da insanlarla yarışıyor. Bilmem neredeki barınağa mama yardımı, bilmem kimin kedisine kısırlaştırma yardımı... Süregelen bir çatışma halinde buluyoruz kendimizi; acaba yardım etsem mi falan diye.

Ya bu arada neden elimizi cebimize atan hep biz oluyoruz?

Neden siz sosyal medyadaki her trend topik'in altına sıraladığınız yakarışlarınızı hastalarınızın bağlı olduğu makinelerin üreticilerine, faturaları kesen şirketlere, mama üreticilerine ya da bezcilere de sıralamıyorsunuz? Ya da neden bitmek bilmeyen bir ihtirasla sürdürdüğünüz hayvan maması arama çabalarınızı yem üreticileriyle filan görüşmüyorsunuz?


Yorum Gönder

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes