Aşırı uçlarda yaşayan ultra sıradışı bir adam gibi görsek de aslında M.Ali görüp görebileceğiniz en sıradan insanlardan biriydi aslında.
Hayatın ona gösterdikleriyle bezenmiş yaşam şekliyle bugün bile bir çoğumuza hiç bir şeye benzemez şekilde "tuhaf" bir yaşam örgüsü ve hayatının bir o kadar acayip gidişatı varmış gibi görünse de o, karşısında açık havada kısa vadede zengin olma hayaliyle dikilmiş ultra lüks rezidanslardan bir kaçının anca göründüğü saman sarısı Ankara bozkırına bakan mutfak kapısının çift camının arkasında, küçük bir nar ağacını yaşatmaya çalışan yalnız bir adamdı.
Her yıl "ilkbahar yaza dönse de sardunyam çiçek açsa" diye heyecanla bekleyen, bütün o, arkadaşlığın tatlı ekşi sosu ile seksin buram buram erkek sütü kokan kara ve karmaşık ilişkilerine rağmen, içinde daima birinin hasretini çekip, bence kim olduğunu kendinin bile unuttuğu bir adamın aşkını yüreğinde taşıyordu.
Hani Sezen Aksu'nun söylediği Efsane Kadın şarkısı var ya, hah, işte oradaki efso karı rolünde 438 var gibi bir şeydi. Kimse kime ve ne zamandan beri aşık olduğunu bilmiyordu, fakat hepimiz ortada bir aşkın varlığından haberdardık.
Yıllarca bekletildi sevdiği ayı tarafından.
Balkonda yaşatılmaya çalışılan küçük bir nar ağacının açtığı cılız çiçeğin meyveye dönüşünü seyretmenin verdiği sabrı gösterip göstermediğini ise bugün bilemiyoruz. Aynı şehirde, aramızda yalnızca yarım saat - kırk beş dakika olmasına rağmen vedalaşamamış olmanın üzüntüsünü taşıyorum.
Bugün burada olsaydın, kamyon süren iri, bol kıllı ve L - XL boy cennet meyveleri gri penye eşofmanlarının önünden toplanmayı bekleyen erkeklerimden bir kaçını sana seve seve bağışlardım...
0 Yorumlar