Üstün Dökmen'in Armağan Çağlayan'ın programında söyledikleri bize, toplumun her kesiminden insanın dinlemek ve hatta dinlediğini anlamak konusunda ne kadar iyi olduğumuzu gösteren çok iyi bir örnek.
Anlatılanları anlamak istediğimiz gibi anladığımız ve kendimize göre yontmak hakkında ne kadar harika işler çıkarıp olmayan çıkarımlar yaparak sadece söz söylemiş olmak için söylediğimiz zırvalardan bir bulutla karşı karşıyayız.
Eğer bir kez daha biraz vakit ayırarak yayını bütünüyle izlerseniz, orada konuşulan şeyin aslında başlı başına türban ve etrafında ördüğünüz her biri birbirine benzemez betlikte saçmalığın değil de dünya görüşünü gösterir semboller olduğunu anlarsınız.
Burada galiba asıl anlayamadığımız şey, terapistin danışanıyla olan iletişiminin değil de danışanın terapist ile kurduğu ilişki. Bu ilişkinin gelişmesinde de terapistin davranışlarının, halinin tavrının, terapi odasının havasının ve hatta giyiminin kuşamının bile etkisi var.
Terapi esnasında terapist ve danışan arasında kurulan iletişimin nötr olması gerektiğinden bahsediyor burada Üstün Dökmen. Şahsen ben, türbanlı bir terapistle cinsel yaşamımda yaşadığım sorunları yada ailemde olan geçimsizlikleri paylaşabilir miyim, sanıyorum ki sorunun yanıtı şimdilik hayır gibi duruyor.
Pembesi uçup gitmiş ve her biri bir diğerinden daha romantik ama ben başörtülü bir terapistim hikayalerini bir kenara bırakıp gerçekçi olmaya karar verdiğinizde, dünyanın; içinden medeniyet geçen herhangi bir köşesinde durumun sizin hayal dünyanızdaki kadar geniş olmadığını da görmenizin zamanı gelse artık çok iyi olacak.
0 Yorumlar