Mutfaktaki ego savaşları

 

Şimdiye dek, özellikle fabrika ortamlarındaki yemekhanelerde beyaz yaka - mavi yaka ayrımını gereksiz bulur ve bunu belirli bir alan içinde insanları kategorize etmenin görünür bir yolu olarak algılardım. Bugüne kadar.

Abi bu mavi yakanın boş muhabbeti neden bir türlü bitmek bilmiyor? Yemeği beğenmiyor, yemeğin yanındaki bibere laf ediyor, yemeği beğeniyor; bu sefer porsiyonu az geliyor, mutfak personeli ile gerekli gereksiz muhabbete giriyor, zıkkımlanıp giderken çatalını kaşığını bardağını yemek yiyen diğer insanlara aldırmadan beş metre öteden fırlatıyor, mutfağın içi şangır şangır?

Altı üstü seninle birlikte aynı yemeği yiyip senden az sonra ben de defolup gideceğim.

Neyin egosunu yarıştırıyoruz birbirimize karşı?

Gören de CERN'de filan atom çarpıştırdığımızı, dünyanın oluşumuna dair çok önemli yanıtları aramakta yarıştığımızı falan düşünecek. Abi ben ürünleri satabilmek için gerekli aracı gereci tasarlıyorum, sen depoda yarım gün ürün paketleyip günün geri kalanında çalışıyormuş gibi yapmaktan öte bir şey yapmıyorsun.

Hadi gel işleri değişelim desem ben senin işini yaparım da sen, benimkini halledebilecek misin?

Bu cehaletten ve cehaletin getirdiği gereksiz özgüvenden sıkıldım artık. Herkes öylesine önemli, öylesine vazgeçilmez ve öylesine kilit bir rolde.

Tanrı sonumuzu hayır etsin. 

Abi bence beyaz yaka ve mavi yakanın yemek yediği yerler ayrılsın. Kimsenin dırdırını goygoyunu saçma sapan espirisini şakasını çekmek zorunda kalmasın kimse. Biz bize, beyaz örtüler üstünde Rejans'taymışçasına yiyelim öğle yemeklerimizi.

Hak ediyoruz bence.

Yorum Gönder

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes