Bir cuma vakti, sabah erkenden ofisteyim ve kendimi Starbucks savunurken buluyorum

İktidar hırsıydı, az kullanılmış bir Magnanni'nin içi turuncu kutusunu açma heyecanıydı derken yaşama ve etrafımda olana bitene dair pek çok şeyi kaçırdığımı fark ediyor ve buna içten içe üzülüyorum.

Kaçırdığım şeylerin arasında, ofiste aramın iyi olduğu arkadaşlarımdan birisinin güncel olaylar karşısında takındığı tavırlara nasıl tepkiler vermem gerektiği var.

Ya da ne kadar boş insanlarla bir arada günümün on saatinin geçtiğini bir kez daha anlıyorum, olayın bir de bu boyutu var.

Biz bearlar nerede ve hangi şekilde hatalar yapıyoruz da etrafımızda böyle tuhaf insanlar bitiveriyor hiç, anlamıyorum fakat yine de, konunun üzerinden yaklaşık yüz yıl geçmişken sabahın saat sekizinde, henüz gözümü dahi açamamışken ofisin ortasında en savunmasız halimle kendimi Starbucks savunurken buluyorum.

Hem de hiç mi olanlar seni etkilemiyor minvalinde bir çıkıştan sonra.

ÅžaÅŸkınlıkla hangi olaylar demiÅŸim.

Orta Doğu'daki olaylarmış.

Bir de şeymiş, o kurtlu kahveleri falan görmemiş miyim?

Hayır görmemişim.

Görseydim sanırım içmezdim diyeceğim ama, ben Kemeraltı'nın arka sokaklarında adına tavuk döner denen şeyleri yemeyi başaran biriyim. Sanırım kurtlu kahveye olan tiksintim yaklaşık on; bilemedin on beş saniye içinde geçerdi.

Sen mağazaların duvarlarını süsleyen ve gülen yüzüyle kahve sunan yörük ana stok fotoğraflarına aldanmış olacaksın.

Keşke senin makak kahvesinden haberin olsaymış. İçine tarçın ve kakao döküp oturduğun yerden yağ yakacağım diye (ki bu formülle on kadar kilo verdi) bütün gün azar azar kafana diktiğin kahveyi bir daha içebiliyor musun, bir daha konuşalım.

Yani? diyebildim nutkum minik bir tutukluk yaÅŸarken. Starbucks İsrail'e o kadar destek vermiÅŸ de, kahve içecek baÅŸka yer mi yokmuÅŸ da, evde kaç tane kahve makinem varmış neden oturup evimde içmiyormuÅŸum kahveyi.

Bir, Optimum'da Tchibo vardı da ben mi gitmedim; iki, evde iki tane filtre, bir tane kapsül ve bir tanede Türk kahvesi makinesi var. Üç, keyfim öylesine Starbucks'tan kahve içmek istedi.

Ay bak içimde kaldı, her ÅŸeye raÄŸmen bu ülkede bir gıda güvenliÄŸi mekanizması var, ne kurtlu kahvesi a ruhu uçuk delirmiÅŸ çılgın karı diyemedim. DediÄŸim ÅŸey siz biraz instagram'da falan geçirdiÄŸiniz vakti azaltın oldu.

Tanrı tarafından kutsanıp her an tahta çıkmaya hazır olan bir kraliçe adayı olarak yemin ediyorum size, bazen insanlara verecek yanıt veremediğim zamanlar oluyor.

Şaşkınlıklarla dolu bir cuma günü daha. Hayır, ben neden kendimi Starbucks savunucusu gibi hisssettiriliyorum?

Bir tür itirafta bulunmak gerekirse, Optimum'daki Starbucks maÄŸazasına girerken ÅŸimdi buraya protestocular gelirse ne yaparım diye düşünmüştüm. Öyle bir hoÅŸgörü halindeyim ki, pazar günü Cumhuriyet Meydanı'nda arkalarını Atatürk heykeline dönerek yeÅŸil bayrak sallayan hilafet meraklılarını bile elimdeki su yeÅŸili Stanley su mataramla görmezden gelmeyi baÅŸarmış biriyim.

Öyle bir bearım biliyor musun? 

Haftada bir akşam dışarı çıkıp sağı solu, evli barklı adamları, göbeklerini, apışaralarını ve ayakkabılarını falan keserken bir acı kahve de mi içmeyeyim?

Ya da sen benim zihinsel ve dimaksal orgazmımla ilgili dolaylı ve kendini haklı çıkarmaya çalıştığın garip ve mesnetsiz örnekler sunmaya gayret etmek yerine , gücün yetiyorsa mesela gidip Arabistan'daki Starbucks'ları kapattırmak üzerine PR yapsana?

Şaşkınlıkla kendimi toparlayıp sözlerimi sürdürüyorum.

İyi de, Starbucks'ın buradaki işletmecisi İsrailli değil ki, El-Shaya, Katar'lı.

Hm.

Evet, hmm.

Sana güveniyorum bu konuda.

İsterseniz internetten açıp bakabilirsiniz de.

Konu aslında Hande Yener'in Nonazayi şarkısı kadar saçma fakat üzerinde tartışması insana içten içe bir zevk veriyor.

Ben olsaydım, böyle bir konuda az önce mini bir yoluşma seansı geçirdiğim birinin söylediklerini bizzat kendime ait bir cihaz üzerinden teyit etme ihtiyacı hisserdim.

Özene bezene aldığı ve kocasına evlilik yıldönümünde giymek için ofisteki çekmecesinde yedi kat hediye poşetinin içinde sakladığı V.S. iç çamaşırının da Orta Doğu'daki tedarikçi ve dağıtımcısının aynı grup olduğunu bilse ne yapardı acaba?

Ve aslında evet, oturacak baÅŸka yer yok ya da ben yalnızca gidip Starbucks'ta oturmak istiyorum. Sadece canım istediÄŸi için. 

Kişisel bir seçim olarak da Orta Doğu'da olanlarla, kimin kimi kırdığıyla döktüğüyle falan da ilgilenmiyor olabilirim, ilgilenmek zorunda da hissetmiyor olabilirim.

İstediğim tek şey haftada bire düşmüş olan bir lüksümü kendi çapımda ve kendi istediğim koşullar altında yaşamak. Bunu istersem Nike'in yeni aldığım pembeli sarılı Pegasus modeli ile Tucks'da yapmak istiyorum, istersem de anca damatlığın altına gidecek kadar iddialı olan bir çift Magnanni ile Kotçu Gloria'da. (Ay aliyim o ayakkabıları di mi ya?)

Ya da Starbucks'ta. Yanında hatta Belçika çikolatalı bir pasta ile. Onun da dilimi 250 lira olmuş.

Umarım benim kahvemi içmek için tercih ettiÄŸim yerin senin  nazarında da bir sakıncası yoktur.

Bence biraz etrafımızda nelerin olduğuna odaklanmaktansa kendi içimizde olan yangınları söndürmeliyiz. Fakat bazı hortumlar ne yazık ki ya bende yok, yada benimki o yangınları söndürmeye yetmiyor. Artık kocanızdan mı yardım alırsınız yoksa 18.5 cm uzunluğunda titreşimli bir dildodan mı, orası bütünüyle size kalmış.

Bu tür ÅŸeylere kafa yormak konusunda içimde istek uyanması, aklımda duran ve aÅŸkıyla yanıp tutuÅŸtuÄŸum Santoni'yi beynimden silmem ve sonra üzerinde enli boylu düşünmek için de  Starbucks'tan basit bir Amerikano yada Kahve Dünyası'ndan double Türk kahvesi falan içmem gerekiyor.

Kaldı ki, bunları toptan reddedip kendime yeni bir ayakkabı yada saat bakmayı da tercih edebilirim, bana kalmış.

Ama doğru, unutmuş olmalıyım, Starbucks katliama destek oluyordu (!).

Yorum Gönder

0 Yorumlar