Bugün pek fazla başka işimiz yokmuş gibi durmadan tartıştığımız en sıcak konulardan birisi elektrikli araçlar. Bir yandan enerjiyi daha verimli, uzun süreye yayılmış şekilde ve daha işe yarar şekilde kullanmaya odaklanmaya çalışırken elektrikli araçlardan beklediğimiz şeyin de bununla paralel olmasını beklemek çok da şaşırtıcı olmaz.
Fakat bu teknolojinin evrimi bana göre beklenmedik ve hedefiye uyuşmayan bir yolda ilerliyor gibi geliyor. Çünkü bir yandan elektrikli otomobilleri verimlilik ve sürdürülebilirlik hedefiyle geliştirirken ve bunları bu şekilde pazarlarken, hedefe uygun biçimde daha şehirli ve hafif araçlar üretmek yerine devasa büyüklükte, ağır, hareket etmek için daha çok enerji harcayan obur ve şehir içinde kullanmak için bile arazide ilerleme kabiliyeti olan SUV'ler üretiyoruz.
Bugünün kaynaklarını gelecek için de sürdürmenin doğru yolu tabii ki sadece elektrikli araçlar üretmekten geçmiyor. Aynı zamanda bu araçları nasıl kullandığımız; hatta nasıl ürettimizle de ilgilenmemiz gerekiyor. Öle bayıla AVM'lerdeki otoparklara bıraktığımız ve cep telefonunu şarja takar gibi şarja takarak elimize aldığımız meşaleden hallice Starbucks bardaklarıyla oradan oraya turlarken pilini doldurduğumuz elektrikli otomobillerin geleneksel olarak benzin yada mazot yakan araçlara göre daha az sera gazı salınımı yaptığı bir gerçek, fakat gözden kaçırdığımız en önemli şeyler enerji verimliliği ve tabii ki kaynak kullanımı.
Şehir içinde genellikle göreceli olarak kısa mesafeler gidip geliyoruz. Bu durumda ihtiyacımız olan şey eğer toplu taşıma ile ulaşılamayacak bir yerde / zamanda olmamız gereken yerler için küçük, hafif, hareket etmek için fazla enerji gerektirmeyen; dolayısıyla enerji yönünden verimli araçlar daha uygun bir tercih olabilir. Daha küçük araçlar aynı zamanda yoğun trafikte daha kolay manevra demek, daha kolay park yeri bulmak demek, şehir içi enerji altyapısından daha az kaynak kullanmak demek.
Yerden yüksekte olmayı bir gurur ve statü meselesi yapmanın oldukça in olduğu şu dönemde tabii ki yollarda da yerden yüksekte olmayı seviyoruz. Elektrikli versiyonları trafikte oldukça büyük yer kaplayan bu büyük SUV'lar ise daha ağır ve dolayısıyla enerji tüketimi yüksek araçlar. Hem üretim aşamasında hem de kullanım sürecinde daha fazla kaynağa ve enerjiye ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü aynı zamanda daha lüks ve büyük kapasiteli donanımla geliyorlar. Isıtma / soğutma sistemleri bunların başında sayabileceğimiz en önemli sistemler. Ayrıca, şehir içi trafiğe de uyum sağlayamıyorlar, daha fazla yer kaplıyorlar, manevra kabiliyetleri zor ve daha büyük batarya kapasitesi ile birlikte geldikleri için şehir altyapısından daha fazla pay alıp halihazırda kısıtlı görünen şarj kaynaklarını daha fazla işgal ediyorlar.
Ben Pininfarina tarafından tasarlanan ve yerli olarak üretilen elektrikli otomobil de dahil olmak üzere, elektrikli araç teknolojisinin gelişiminde neden ağır ve hantal araçlara yönelindiğini bir türlü anlayamadım. Neden şehir içine daha uygun olan hafif ve verimli araçlara odaklanmıyoruz? Hedefimiz en nihayetinde bir yerden bir yere gitmek ise, bunu sanırım daha küçük hacimleri işgal ederek de halledebiliriz.
Kabul etmek gereken şey şu ki, elektrikli otomobiller sadee bir teknolojik yenilik değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik için etkileri henüz tam olarak görülmemiş bir çözüm Bu teknolojiyi geliştirirken bence halen küçük, hafif ve şehir içinde rahatça hareket edebilen kompakt araçlara odaklanmak, sadece çevre için değil, aynı zamanda enerji verimliliği ve kullanımı açısından da mantıklı.
0 Yorumlar