Nefretme Murat Övüç, ötekileştirme, ayrıştırma, hakaret etme

Zamanın ve başımdan geçen birbirinden ilginç olayların beni eskisine oranla daha sakin ve sessiz bir ayı yaptığından emin olabilirsiniz. Bir önceki gece kamera karşısında CD olduktan sonra silmeye üşendiğiniz rimellerinizle baktığınız eski fotoğraflarda akıttığınız göz yaşlarının bir benzerini ben de, her birisini birbirinden garip ve tuhaf anıları barındıran, ibretlik bir vesikan hallice olan utanç verici yazılarımı okurken akıtıyorum. Zaman zaman tabii. Yoksa alzaymırlılar gibi geçmişe tutunmanın bir yolunu aramıyorum. Ben sen miyim geçip giden gençliğimin ardından bakakalmış olayım?

Durmadan göt-balç-spor esnasında ayrık bacak fotoğrafı atıp da helen porno hesap olmadığını iddia eden anonimlerin yanında işin bir de görünür olup da ayrı havadan çalanları var. Sosyal medyanın beni değiştirip dönüştürdüğünün de farkındayım. Değişip dönüşmeyen yegane şey belki de bu blog; herrrkes gitti bir tek benn kaldım. Benn tekkimmm. Ya da kirli geçmişlerini bırakıp yepyeni bir hayata başladıklarını sanıyorlar Twitter'da filan.

Twitter demişken, bir de işin Instagram tarafı var. Bazıları için gizli bir stalkçı modundayım bazılarını ise aleni biçimde takip ediyorum. Çünkü o mecra bir tuhaf, ne görmek istiyorsan sana onu gösteriyor. Bunlardan birisi de tabii ki Murat Övüç. İsteseneniz de istemeseniz de öyle ya da böyle karşınızda.

Oturduğum pofidik köşemden yargı dağıtmayı gerçekten çok sevdiğim zamanlar oldu. Bazen özlemle anmıyor da değilim o ateşli günleri, fakat artık “ağbi boşver” modum daha ağır basıyor. Sonuçta bu ibneleri ben mi düzelticem?

Biliyorsunuz ki her yıl bu zamanlarda Ermeni soykırımı ile ilgili demeçler veriliyor ve bu en kolay yine instagram ve twitter üzerinden yapılıyor. Açıkçası arşivlerin incelenmesi ile netliğe kavuşturulabilecek bir konu hakkında her yıl birilerinin ağzından çıkacaklarla ilgili tahminler ve bunlara yanıt vermek çok gereksiz. Artık Kanıtlar > Polemikler. En güzeli, Candan Erçetin’i örnek alarak gerekli gereksiz herkese yanıt vermemek gibi görünüyor. Bu kadının hayatıma soktuğu bir kaç güzel şeyden birisi sanırım bu. Sonuçta bir çoğumuzun sizler kadar boş zamanı yok şehrin çark mekanlarında bir yandan elimizde meşale gibi gururla taşıdığımız üçüncü dalga dördüncü kalite kahve bardaklarımızdan güzel olduğuna kanaat getirdiğimiz kahvelerimizi yudumlarken aynı zamanda story bakalım, dünyayı kurtaralım.

Konu benim profesyonel ve entellektüel anlamda ilgimi çeken bir başlık değil. İlber Ortaylı'yla Murat Bardakçı filan kafa kafaya verip Erivan'a gidip baksınlar neler olmuş. Ama Murat Övüç’ün Kim Kardashian’a söylediklerinin bir kısmıyla da ilgilenmiyorum; ilgimi çeken ve halen, inatla hayret ettiğim şey, tarafı Murat Övüç’ün aynada kendine bakmadan bir başkasını nasıl ötekileştirmeye devam etmeyi başardığı.

Kim Kardashian’ın etnik kimliği ile en fazla koca memeleri ve göğüsleriyle ilgilendiğim kadar ilgilenirim, yani anca arkadaşlar arasında tuhaf ve garip bir mizah malzemesi edilebilecek kadar bile önemi yoktur benim için. Sesimizi biraz Bülü Ablamız gibi kalınlaştırıyoruz ve kendimize şu soruyu soruyoruz: Sonuçta kadın kadını emer mi ayol?

Etnik kimlikler üzerinde aşağılamak ve ötekileştirmek ise kırmızı bir pilot kalemle üzerine on-yüz-bin-milyon yıldız atarak tartışmamız gereken önemli bir konu. Evet yıl olmuş 2020 ve biz bunları konuşarak çözmeliyiz. Ne kadar zor bir şey istedim sizden, değil mi?

Her şeyi bir kenara bırakırsak eğer, Murat acaba o her bir köşesi tuhaf detaylarla dolu oryantal süslemeli Topkapı sarayının hareminden bozma, otoyol kenarı evindeki yatağından sabah kaltığında ben ne yapıyorum diye kendine soruyor mudur ya? Aynaya bakıp ne halde olduğunun gerçekten farkında mıdır?

Kim Kardashian üzerinden Ermenilere yönelik iflah olmaz hakaretleri bitmek bilmeyen pırıltılarla süsleme ihtiyacı duyduğu egzantrik bir filtre eşliğinde sıralarken hayatı boyunca, sadece kendi olduğu için uğradığı ayrımcılıkları hatırlıyor muydu acaba? Kendisi olmasında hiç bir sorun yok, onu olduğu haliyle oldukça normalin bir parçası olarak görüyorum ama nasıl oluyor da içinde yaşadığı toplumda ayrımcılığın en derinini en dibine kadar yaşarken bir başkasını sırf etnik kökeninden ötürü tü-kaka ilan edebiliyor?

Kendisiyle yüzleşebilmesine vesile olmasını dilediğim en güzel cevabı, gittiği bir karakoldaki polis memurları vermiş; iğrençsin demişler. Gözyaşlarına eşlik eden pırıltılı bir filtre eşliğinde sundu bunu bize. Gözlerimiz yaşardı desek yalan olur.

Ben kendisinden, tükürükler saçarken tıpkı Ermenilere ettiği hakaretlerdekine benzer bir performans beklerdim açıkçası. Nasıl olur da ona iğrenç diyebilirlerdi, en acilinden had bildirimi yapılarak olay toplumsal bir lince dönüştürülmeli; orak ve meşalelerle ilgili yere kabadayılar yığdırılmalıydı.

Olmadı, çünki kazın ayağı öyle değil.

Çıktığı yumurtanın kabuğuna bakmadan başkalarını aşağılamak, kötülemek, ötekileştirmek, hakaret etmek biraz… nasıl desek… garip.



Mesela Kim Kardashian’ı memeleriyle ve poposuyla para kazanan bir yanık  olarak tanımladıktan tam olarak kaç dakika sonra sonra kendine nasıl para kazandığını sormuştur? Pek çok insanın gözünde yılışık bir soytarıdan ibaretken başkalarına bok atabilecek en son kişilerden birisiyken Ermenilerin pislik olduğuna nasıl kanaat getirdi acaba? Gittiği karakoldaki polislerin sizce de haklı bir tarafı yok mu?

İstanbul'dan ve İzmir'den bir sürü Ermeni hatta Yahudi tanıyorum ve her birisi kendi işinde gücünde olan düzgün kadınlarla erkekler. Murat Bacımın şu anda, güçlü olana yakın olma gayretini de anlıyorum. Yoksa uçuşan tül kıyafetlerin içinde türbe türbe gezip gerçekliği konusunda kafamda soru işaretleri olan gözyaşları dökmesinin başka tarifi gelmiyor aklıma. O tribünlerdeki seyirciler değişir bir gün ama sen aynı soytarılıklarla şimdiki gibi paye kapabilir misin, orası muamma.

Bu yüzden nefretme, ötekileştirme, ayrıştırma, hakaret etme. Yalnız kaldığında, gücün tükendiğinde, dara düştüğünde yüzüne bakabileceğin insanlar olsun etrafında. Karakoldan çıktığında pırıltılı bir efekt katmaktan geri durmadığın dokunaklı videoların konusunu sana iğrenç diyenler değil de seni insan gibi karşılayanların mutluluğu oluştursun.

Etrafındaki insanlara yardım etmek için yaptığı girişimler olmasa nerede olacağını tahmin etmek pek de zor değil. Şimdi “abi” diyenlerin, “adamsın” diye methiye düzenlerin gerçekte ne düşündüklerini kendi de biliyordur umarım. Bu bacımızın ihtiyacı olan şey, bazı ablalarını dinleyip biraz yontulması; onu da başarır umarım.

XO

Yorum Gönder

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes