Bir sürü low-life lubunya ile @ party


Şirin bir Ege ilinin cruise gemilerinin de yanaştığı tuhaf ilçesindeyiz, saat gece 11'e geliyor ve ilçenin Kemeraltı'na benzeyen dar sokaklarında kendimizi kaybetmiş gibi dolaşıyoruz; hedefimiz ünü neredeyse tüm Ege bölgesine yayılmış olan bir gay mekan ve orada gerçekleşecek olan bir party.

Birlikte gittiğimiz çift, mekanı bulmak konusunda minik, histerik ve gereksiz bir tartışma yaşıyor mekanı bulup bulmak konusunda. Yok sağa dönecektik hayır sola dönecektik... Tüm sokaklar hemen hemen aynı ve birbirine benziyor. İçimden buraya tekrar gelmeliyim, hem de gündüz vakti diye geçiriyorum. Bir Rum meyhanesinin önünden geçerken yerini aklıma yazmaya karar veriyorum, sonuçta tekrar geleceğim.

En nihayetinde mekanı buluyoruz, biz vardığımızda İzmir'den kalkıp gelen, içinde 35 - 40 madi lubunyanın olduğu servisle aynı anda vardık. Bizimkiler hemen ücretlerini ödeyip içeri doğru sıvışırken ben sona kaldım ve içimden zaman zaman çıkan o şuh kadınnın çıkmasına ramak kala girmeyi başardım.

Eğer 438, nurla aydınlanmış çeşme başında lavta çalmak ve çeşmeden su içmeye gelen iri yarı kıllı ayıların şaşaalı daşşaklarını bitmek tükenmek bilmeyen bir pazar eğlencesi olarak mıncıklamayı tercih etmek yerine bu dünyadan ayrılmaya karar vermeseydi, benimle çok güzel dalgasını geçer, üzerine bir de o kendine bir türlü yakıştıramadığımız bilek hareketiyle en kadınnlar kadını lubunyaya taş çıkarırdı.

Benim evimin salonundan az bir şey geniş bir salonun içinde bir kaç maço görünümlü şuh bear, bol omuz dekolteli iki ultra lubunya ve low-life yaşam standardının en güzide örneklerinden bolca vardı.

Hatta bir ara, kırmızı lame renkli tight boxer kilotla dramatik bir dansöz kıyafetinden alel acele koparılıp alınarak en acilinden tuhaf bir aksesuar haline getirilmiş zilli bir parçayla esmer bir pigme çıktı sahneye. İşportadan alınmış kötü çerçeveli ve yüzüne epeyce büyük sahte bir pilot gözlüğü takmıştı. Ettiği dansa ise dans demek konusunda çekincelerim vardı.

Gece hayatının bana neden hiç bir zaman iyi gelmediğini anladım; berbat bir ses sisteminin içinde belki de tek çekilir şey arada sırada gözüme giren renkli ışıklardı. Arada bir de etkinliğin organizatörü olduğunu anladığım biri geliyor gidiyordu masaya. Kafasındaki saçları enteresan bir şekilde traş edip taramıştı, o saçın yarım bir peruk olduğuna yemin edebilirim. Masalarda patlayan maytaplar, mekanın ucuz tavanına doğru yükselen kıvılcımlar, birbirini duymayan ama duymuş gibi yapan lubunyalar... Bizim masamıza gelenler oluyor ve el sıkışıyoruz, erkek gibi hem de. Hâlbuki ben 438'e taş çıkaran kıvrak ve feminen bir bilek hareketiyle merhaba, ben Lili demek istiyorum falan, aynı anda büyük gümüş yüzüğümün olduğu elimi öptürmek üzere uzatmak istiyordum. Hayatımın bu evresinden pek kraliçe değilim anlayacağınız.

Sabaha karşı mekandan çıkarken hedefimiz sağ salim eve varmaktı; arabadaysa 3 sarhoş lubunya, bir tanesi ultra sarhoş, bir tanesi yanımda horluyor ve diğeri de arkamdaki koltukta kocasına söyleniyordu.

Sabah 5'te eve geldik ve hemen yattık.

Size bir yandan nasıl da high life bir imaj çiziyorum değil mi, hiç kendime sormuyorum madem low life'dan böylesine rahatsızsın ne bok işin vardı orada... Mecburiyet diyelim...

Yorum Gönder

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes