2023 Z raporu


2023 yılına veda ettiğimiz bu günlerde (burada en son COVID-19’un son günlerinde bir kaç kez kullandığım ve ardından da derin çekmecemdeki tek kez bile kullanamadığım ince, uzun ve pilli dildomun yanına öylesine atıverdiğim beyaz tülbent kumaşından mendilimi gözlerime yaklaştırıp sahici olmayan gözyaşlarımı siler gibi yapıyorum), biraz da samimiyetle (ki siz ve samimiyet nasıl da bir dalda oynamayan iki cambaz gibisiniz) geçen zamanı gözden geçirme vakti geldi Bolca yakın ve azıcık da uzak geçmişe giderek (çünkü pek çoğunuz gibi artık ben de hoşuma gitmeyen şeyleri hatırlamama eğilimi gösteriyorum) gözlerimizi buğulandırıp hayata karşı takındığımız ve her biri, iflah olmayan çirkin birer kibir abidesinden ibaret yüz kızartıcı anılarımızı deşeceğiz.

2022’den çıkıp 2023’e girdiğimiz ilk anlarda masamızda şarapta marine edilmiş bonfile parçacıklarından kalan bir kaç lokma, nerede ve nasıl bitireceğimizden hiç kimsenin en ufak bir fikrinin olmadığı yirmi kadar kare çikolata ve yerde de son damlaları henüz tüketilmiş ve içindeki son bir kaç zerresi de kendi içine doğru süzülmeye devam eden kırmızı şarap şişelerinden bir dağ vardı. Ve tabii ki yine yalnız başıma oturuyordum masada, geriye kalan herkes çiftti.

Her bir köşesi dilere destan ve şaka götürmeyecek kadar ciddi bir şekilde cennet olarak tanımlanan ülkemizin yüzüncü doğum gününü de kutlayacağımızdan mıdır nedir, epey büyük değişim ve dönüşümlere gebe bir yıl bekliyordum, o doğumların bir kısmı ya olmadı, ya ölü doğdu yada gerçekleşen doğumlar da gerçekleşmeyenlerin ışığında oldukça soluk ve bezgin kaldı.

Bu yıl bir tanesi kesinlikle bitmiş olmakla ve diğeri de, siz bu satırları okurken bitmeye ramak kalmakla birlikle iki koca eskittiğimi bilmenizi istiyorum. (Sibel Can'sı bir tavırla: Alkışlar alkışlar...) Sanki siz de beni, bir türlü yürütmeyi başaramadığım ilişkilerimi, geride kalış hallerimi, yatakta girdiğim pozisyonları, yiyip yemediğimi ve işin biraz daha detayına girmek gerekirse eğer, kimin a kimin p olduğunu merak ediyormuşsunuz gibi oldu sorry.

Gerçi yiyip yemediğim yada kimin a kimin p olduğu soruları bence ilgi alanınızda.

Dalalım o zaman, bu konuya.

İlkini Kahramanmaraş’ta depremin olduğu haftasonu dehledim. Oturduğum yerde bir yandan çalışıyormuş gibi yapıp öteki elimle bir türlü durmak bilmeyen yaşları silerken, dünyanın farklı yerlerinden  kalkıp Adana'ya inmek üzere seyahat halinde olan uçakları izleyip biraz olsun rahat nefes almaya gayret ederken ve üstüne bir de nereden haber alabilirsem almaya çalışırken, bir de bütün bu kalp çarpıntısı şeylerin üstüne benden beklenmeyecek kadar samimi bir şekilde samimiyetsiz bir pozitiviteyi kaldıramadım. Bir de zaten yaşı benden küçüktü ve hayattan beklentilerimiz oldukça farklıydı, eh, seni mi çekicem bi de ayol, defol.

Merak ettiğiniz sorulara yanıt vermem gerekirse eğer; hayatımdaki en güzel sevişmeleri o adamla yaşadım. Yirmili yaşlarının sonunda olmasına rağmen nasıl oldu da bir başka erkeği öylesine güzel tatmin etmeyi öğrendi; bu, yanıtını halen merak ettiğim en önemli soru. İlk kez sonunu hiç düşünmeden prostat masajımın keyfini çıkardım.

Bu yıla dair unutamadığım diğer bir kaç şey yılın ortalarından itibaren kendini göstermeye başladı. Hiç yapmadığım kadar ek iş yaptım, bunların ödemelerini sorunsuz şekilde ve döviz cinsinden aldım. Bunları yaparken hemen hemen hiç kaprisle ve sorunla karşılaşmamış olmak da güzeldi; o zamana dek çektiklerime sustuğumun karmasıydı bence; ne demiş şair sigaradan sararmış sesi ve çatallaşmış söz öbeklerini başarılı bir şekilde bir araya getirmeyi uzun zamandır başaran haliyle; sabırla imtihan kahramanlar yaratır.

Bir süredir biriktirdiğim markalı ayakkabılarımın tümü elimde kaldı. (2.500’er liraya 45 numara kaliteli erkek ayakkabıları var, isteyen varsa haber edin de satiyim size). Bir çift Bottega’ya bir çift de Magnanni katıldı ve bir sabah uyandığımda, Magnanni’yi giymeyi hak ettiğimi düşünüyordum. Ayağıma geçirip Kemeraltı’na gittiğimdeyse o günün yanlış bir hakediş günü olduğunu anladım ve şimdiye kadar hiç öylesini görmediğim yoğunlukta bir yağmurun altında kaldım. Çok tatlı bir sütlü kahveye çift renk boyanmış ayakkabılarım artık koyu kestane rengi. Biri benim ağzıma sıçsa yeridir. Hanginizin gözü kaldıysa gözü götünün kör tarafından çıkar umarım (gerçi sizde kör taraf da kaldı mı, emin değilim ama… - bi kulak zarlarınız kalmadı bozdurmadığınız.)

Her ne kadar pembe ile beyaz arasında bir yerlerde tuhaf ve ikircikli bir yalan olma ihtimali yüksek gibi görünse de, ilk kez kırklı yaşlarındaki bir erkeğin ilki oldum. Yalan mıydı gerçek miydi bilmiyorum ama, unutamadığım tek şey boşalırken kasılan penisinin ritmik atışlarının şiddeti ve yukarı çekilen yumurtalıklarından tekinin ağzımdan blop kaçışıydı. Size bir sır vereyim, top sakal oral sekste harikalar yaratıyor.

Biraz daha geriye giderek, bir akşamüstü karanlığına gömülmüş olan buharlı saunada top sakalımdan domine edilişimden bahsetmemiz gerekiyor. Harikaların yaratılışı bizzat deneyimlerden edinilmiş bir tüme varım demiştim size. Yada bahsetmeyelim boşverin. Bu hikaye burası için bile çok fazla ve bu çıldırtıcı deneyimi anlatmak için yerim çok daaar, ooo, senden çok var.

Hayatın karmaşası içinde, ülkemizde yaşanan bazı durumlar (her biri diğerine benzemeyen saçma sapan inişler çıkışlar, batışlar, yok oluşlar ve sıçışlardan şık bir buket olarak önünüze koymak isterdim ama bu konularla ilgili en ufak bir derlemeyi yapmaya gücüm yetmiyor artık) ve yöneticilerimizin (?) aldığı kararlar beni düşündürdü. Anca düşündürdü çünkü alabileceğim aksiyonların sayısı bir elin parmaklarından bile az.

İlişkilere geri dönecek olursak eğer, 2023 yılında edindiğim ikinci kocamla da yollarımızı 2024 yılının ilk dakikalarında bitirmeyi planlıyorum.  (Burada Gönül Y. gibi yüzüme kara bir dantel örterek yakınlarımdaki Nükhet D.'ye dert yanıyor ve beceriksiz bir modelleme ile yere yuvarlanıyorum) Yakınımda ve bana vakit ayıracak ve benimle vakit geçirecek birisini istedikçe tanrı tarafından sebebini bilmediğim bir karmanın neticesi olarak hep yüz kilometre uzaktan birileri karşıma çıkıyor. Bu acaba Growlr’ın saçmalaması mı yoksa gerçekten etrafta ærkek mi yok ayol? Gencim güzelim, alımlıyım, göbekliyim, kıllıyım; İzmir’den yazın kız.

En çok da neye kızdım / kızıyorum / kızacağım aslında biliyor musunuz, bir yanda bu ülkenin zengin kültürü, tarihi ve sıcak (her ama her anlamda) insanları varken, diğer yanda ise yönetimdeki sorunlar ve çözümsüz görünen pek çok mesele. Daha fazla bir olmaya, dayanışma içinde kalmaya ve çeşitli seviyelerde kategorize edilmiş anlayış biçimlerine ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, bazı kararlar ve uygulamalar bizi hayal kırıklığına uğrattı. Şaşırttı mı, tabiki hayır. Fakat yine de üzülebilmenin, kırılıp dökülmenin ve buna rağmen en profesyonel Japon kırık porselen bardak / tabak / çanak yapıştırma sanatçılarına taş çıkarırcasına parçalarını tekrar toplamayı başarabilmekle sanırım biraz övünebilirim.

Biz sanırım artık göremeyiz de, umuyorum bu ülkenin geleceğini yaşayacak olan insanlar o bahsettiğimiz gelecekte daha adil, eşit şartların söz konusu olduğu ve insanların ihtiyaç duydukları desteği birbirlerine göstermeyi başardığı bir çevrede yaşamayı başarır.

Biraz da tipik şekilde sosyal içerik üretelim ve 2023 yılının enlerine geçelim.

Size bahsettim mi bilmiyorum da, 2022 yılının Eylül ayında beni terk eden (ahahahah) eski kocam, ilk iş ortak kullandığımız Netflix hesabının şifresini değiştirmişti. Sanki onun sağladığı bir Netflix hesabına ihtiyacım varmışçasına girdiği tripler ve bu durumun gerekçelerini açıklama çabaları da bambaşka komik ve anca birkaç Toto markalı ve içinden ucuz plastik oyuncakların çıktığı sürpriz yumurta eşliğinde dinlenebilecek kadar 0 - 6 yaş grubuna hitap eder haldeyken, olayın neticesinde Netflix’ten yada doğrudan başka bir stream’den içerik takip etmedim ama torrent istemcileriyle aram oldukça iyiydi.

Valla açık söylemek gerekirse eğer, Paramount+’ın Star Trek: Picard’ı bu yıl içinde acaba haftaya ne olacak diye merak içinde sancılı rüyalar gördüğüm tek yapımdı. USS 1701D’nin tekrar uzayın derinliklerinde bir yerler öylesine kurulmuş ve yörüngede dönen bir çöplük yığınından biraz daha hallice olan devasa bir garajdan çıkıp devri geçmiş bir analog uzay gemisi olarak yeniden dünyayı kurtarışını gözümde bir damla yaşla ve kıçımın altında büyükçe bir dildo varmış gibi pürtelaş izlediğimi itiraf ediyorum. Aynı şeyi Anson Mount’lu Star Trek ve diğer bir yayıncıda olan Discovery için söyleyebileceğimi de pek sanmıyorum.

Şöyle böyle baktığımızda, bu yıl Youtube’da epey vakit geçirdiğimi de itiraf etmem gerekli. Ocak ayında birden düşüveren Metropol Orkest’in Candan Erçetin ve Yasmin Levy & Linet ile birlikte kaydettiği konserleri bir kaç kez dinledim. Ayrıca tabii ki kavga, polemik, basitlik, skandal ihtiyaçlarımızı karşılayan Şokopop’tan beklentiler içindeydim. İlk olarak Şoko’nun kolpası gibi görünen fakat kendi ekosistemini başarıyla oluşturan Drama Pasta’ya da abone olduğumu itiraf etmem gerekiyor. Kendi çapında komik olan ve modern, şehirli, kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış ve bunun ekmeğini yiyen bir kaç kadının bir araya gelerek kaydettikleri OnlyCans ise sıkıldığım zamanlarda açıp baktığım bir diğer video kanalı.

2023 yılında epey fazla Köfn dinledim. Köfn-öncesi çağdan kalan Salman Tin şarkısı olan “Bayım”, en çok sevdiğim ve arka arkaya çevire çevire dinlediğim şarkıların başında geliyor. Şimdi Musicolet’imi açıp baktım da, listenin içinde “en çok dinlenenler” içinde Tuğba Ekinci de var. Herkes beni ofiste elit şeyler, İngilizce podcastler yada elit acılar çeken Candan şarkıları falan dinliyor sanırken ben Hadi Kızım, Para Babası yada Kondom gibi hem yükte hem pahada hafif bar şarkılarıyla mental duşlar alıyordum.

İzmir’den çıkmaya pek niyetimin olmamış haliyle bu sene çok kısa periyodlarda Kayseri’ye, Adana’ya, Tarsus’a ve Mersin’e gittim. Adana’yı gerçekten çok özlemişim, gittiğimde sokaklarda portakal çiçekleri açmıştı ve yağmur yağıyordu. Halbuki yağmur bulutları beni değil Candan’ı çok severlerdi. Bu seyahat esnasında Mersin’i hiç özlemediğimi fark ettim ve bir kez daha yolum düşer mi, çok zorda kalmazsam sanmıyorum. Mersin demişken, Cookie Monster bir kaç kez işi düşünce aradı sordu ama artık yanıt vermemeyi başardığım için o da tarihin tozlu sayfalarındaki yerini aldı.

Trilyonlarca kelime ile kendimden ilk kez bu kadar fazla bahsediyor olmakla birlikte, hayatımın artık seçilen değil seçen kısmını yaşadığımı düşünüyor ve bununla içten içe gurur duyuyorum. Diğer insanlardan övgü, beğeni, iltifat hatta birlikte olmak ve sevgili olmak üzerine teklifler almak özgüvenimi, kendime olan saygımı ve belki de en önemlisi hayata olan tutunma gücümü arttırıyor. Her ne kadar bir kaç kez “acaba baştan başlamak bir çözüm olabilir mi” diye düşünsem de bakalım gelecek bana neler gösterecek.

Bu arada, ben yazarken çok sıkıldım, eğer buraya kadar geldiysen bravo valla sana. 

Xo

5 yorum :

  1. Karı yine yazmış da yazmış, kaydır kaydır bitmiyor. Ayyy.

    YanıtlaSil
  2. Tabii ki hiçbirimiz Ajda Pekkan'ı kıskandıracak derecede gerdirdiğin bilimum yerlerini, artık zar zor dikiş tutan ve "darım lütfen tekte girme dedikten sonra patlayan dikişlerini" falan merak etmediğimiz için onları es geçmen iyi olmuş yoksa tek bölümde bitmesi zordu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu bile istersem 969 bölümlük ekstra Nutella soslu bir mini diziye çevirirdim de, sen gibi yaşı benden de ilerde olan ve kaplıca sularında ûlvi organları sonsuza dek geri dönülmez şekilde buruşmuş balamozlar okumakta zorlanır dedim. 🤭😅 Mutlu yıllar şekerim ❤️❤️❤️❤️

      Sil
  3. hahah ogaybende'nin yorumuna koptum :))

    YanıtlaSil

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes