Devri bir türlü geçmek bilmeyen bir retro kuşağının içinde, geçmişe özlem duyup duruyoruz. Bir yandan geleceği şekillendirmeye çalışırken öteki taraftan ahlayıp vahlayıp geçmişin ne kadar güzel olduğunu ve bugünün geçmişten daha kötü olduğundan dem vuruyoruz sağa sola.
Bence de çok samimyetsiz...
Tıpkı küçüklüğünü bildiğimiz ve sonrasında kocaman sıpalara dönüşen evcil hayvanlarımız ya da, biraz daha çirkinleşerek aynı benzetmeyi yaptığımız çocuklarımızın o hallerine duyduğumuz özlem gibi.
Artık erişemeyeceğimiz bir haz, bir kez daha birlikte birşeyler yaşayamayacağımızı bildiğimiz bir adamın içine sanki yüz yıldır boşalmamış gibi boşalmak gibi.
Ve artık gerçekten, bu geçmişe özlem duymak konusunda bir şeyler yazmak istemiyorum.
Çıkmıyor içimden hiç bir şey...
0 Yorumlar