Atam izindeyiz - ama "holiday" anlamındaki izin

 

Bence eğer Atatürk, ister bir bardak su içmeye kalkan orta yaşlı bir adam olarak, isterse de uzun süreliğine yaşamak üzere bir gece ansızın yeniden uyansaydı ve onu Pera Palas'tan çıkarken demeç verirken bulsaydık, muhtemelen yapacağı ilk şey hepimizin ağzının ortasına bulabildiği ilk özel üretim ayakkabının topuğuyla vurmak, ben size bu ülkeyi böyle mi emanet ettim diye azarlamak ve ardından da ülkenin çeşitli yerlerine bilimum ölçekte yeni dar ağaçları kurmak olurdu.

Ben şahsen bulabildiği ilk iPhone 13'te Spotify hesabı açarak aman da çocuklar bana özel ve seveceğim şarkıları derlemişler diye sevineceğini hiç düşünmüyorum.

Tarkan'ın 29 Ekim civarında bir tarihte yayınladığı yeni şarkısında - ya da artık adına eser mi dersiniz yoksa her biri birbirine benzeyen bir başka saçmalamanın ne yazık ki normalleşmiş bir örneği mi, size kalmış - yorumcu bile söylediği sözlerin - değil arkasında, yanında bile gibi değil.

Atatürk'ün ölümsüzlüğünün fizik ötesindeki halleri ve bunun sonsuza dek sürecek olma hali konusunda çoğumuzun hemfikir olduğunu varsaysak bile, içinden geçtiğimiz şu günlerde Atatürk'e yattığı yerden vereceğimiz telkin sanırım yattığı yerde rahat uyuması ve gözünün arkada kalmaması üzerine olmamalı.

Ben şahsen Anıtkabir'i ne zaman ziyaret etsem, bir yerlerden haklı bir azar yiyecekmiş gibi hissetmekten kendimi alamıyorum. Sanki ne yüzle karşıma geldin diyecek gibi geliyor ûhrevi bir ses tonuyla. Herhalde aklımı yitirip oradan Manisa'daki Sarı Bina'ya naklimi istetirdim.

Bilmiyorum farkında mısınız da, adam seksen beş yıl önce yattığı yerden kalksa da bugünü görse ve gerekeni yeniden yapsa diye neredeyse adamın öte alemden geri getirecek haldeyiz. Evet izindeyiz ama, bu izin sanki bana biraz holiday anlamındaki izin gibi geliyor.

Atatürk'ün fikirlerinin, öğretilerinin, yaydığın parlak aydınlığın getirdiği daimi umudun peşindeyiz falan da, bugünden geleceğimiz kurtarmak için de bir şeyler yapmamız lazım gibi de görünüyor. Kaldı ki bunun doğru yolu da adamcağızdan kalanları da ufak ufak, parça parça yok etmek üzerine organize olmuş bir tuhaflar sürüsüne özel teşekkür ederek ve koro önünde milliyetçilik duygusu aşılamak yönünden oldukça güçlü olduğuna inanılan modern bir buradayız türküsü söylemekten geçmiyor olabilir.

Başka bir imkanı olmadığı üzere Atatürk muhtemelen yattığı yerde zaten rahattır da, bana öyle geliyor ki bizim ebediyete erebileceğimiz bir yerin olmama ihtimali tehlikesi gün geçtikçe artıyor. Gazı bir kaç tur sıcak suya bastırılarak alınmış bir sosyal medya milliyetçiliğiyle soslanmış brokoli sevimliliğini bir kenara bırakarak harekete geçmenin zamanı gelmedi mi sizce de?

Şahsen ben Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yaş gününde, ona yeteri kadar layık birer vatandaş olabildiğimi düşünmüyorum ve bu suçluluk duygusuyla 29 Ekim'de üstümdeki burukluğu atarak yeterli coşkuyu gösteremedim.

Beni aşan ve tek başıma benim gösterdiğim çabayla hallolmayacak olan sorunların varlığını dert etmekten ve bunları nasıl çözeriz diye üstlerinde düşünmekten kendimi alamıyorum. Ucundan kıyısından bu toprakları seven ve burası için endişelenen herkesin de tıpkı benim gibi düzenli bir şekilde uykularının kaçmasının gerektiğine inanıyorum.

Kaybedecek en fazla neyiniz olabilir ki?

Yorum Gönder

Copyright © xCoach. Designed by OddThemes