Ne kadar da önemliydi çocukken bembeyaz defterlere uçları özenle açılmış kalemlerle yazmak ve her bir hatayı özene bezene silmek, özenle seçişmiş renk renk silgilerle. Çilek kokulu bir silgiyi almak için koca servisi durdurup bir sürü ergeni yarım saat bekletmişliğim var benim. O hooo, ne diyosun kız sen?
Keşke bugün de bazı hatalarımızı geçmişteki bu sıradan ve basit hareket gibi silebilsek ve azıcık izi kalsa da hatalarımızdan kurtulabilsek, yanlışlarımızın bedeli büyümeden kurtarabilsek. Gidenleri geri getirecek hamleler yapabilsek.
Büyük bir heyecanla aldığımız o bembeyaz sayfalı defterlerin bir kaç ay sonraki halini düşündüm de, sanki ne varmış ki o defterler saman kağıdından olsa, pırıldamasa? Silgilerimiz kokulu değil de lastik koksa?
Ne değişti ki bembeyaz defterlere yazdık da? Şimdi değil mi özlemimiz eskiye? Gerçi siz kaşar karıların içinde vardır mutlaka mutlu geçmiş öğeleri olan birileri.
İtiraf etmek gerekirse eğer, bugün kitaplarımı saman kağıttan defterlere yazıyor oluşumun temel nedeni retro queerlik yaratmak değil. Geçmişi özlüyorum kızlar, ilkokul zamanlarımı, okul numaramın ilk kez okunuşunu, edebiyat dersi için yazdığım ilk kompozisyondan aldığım 3'ü, liseye başladığım ilk günkü parçalı bulutlu bulanık ve boktan havayı...
Beyaz defterlere bir ton şey yazdım ben de sizler gibi bacılar. Kimisinin üzerine bir miktar epoksi dökerek saklamak istiyorum ama her gün biraz daha uzaklaşıyorlar, kimisi hatırladığım şu an bile yüzümü kızartıyor, utandırıyor ve yüzümü kızartıyor.
Son 15 - 20 yıldır ara ara bıkmadan, usanmadan ve defalarca söylediğim üzere ,galiba terapi alacağım...
0 Yorumlar